Örneğin her zaman sağ elini kullananlarda, bu baskın (dominant) beyin yarım küresi sol beyin yarı küresidir. Sol beyin yarım küresi aynı zamanda konuşmayı da kontrol eden beyin yarım küresidir. El becerileri bakımından iki el arasında izlenmiş olan farklılıklar, iki beyin yarı küresine ait fonksiyonel asimetriyi yansıtan temel bulgulardır. Bu bulguların yanı sıra, son zamanlarda fiziksel yapı olarak simetrik olan beyin yarım kürelerinin yetenek ve organizasyon bakımından işlevsel asimetri gösterdiğini kanıtlayan daha başka bulgularda bulunmuştur. Oldukça karmaşık olduğu bilinen mental fonksiyon ve davranışları düzenleyen merkezler, insan beyninin sol ve sağ beyin yarım kürelerinde asimetrik yerleşmiştir. İşlevsel asimetrinin ilk ve en dramatik kanıtı; beyin hasarı bulunan kişilerin davranışlarının gözlemlenmesinden elde edilmiştir. Bu bulgular, klinik bulgular olarak tanımlanır. Çünkü bu gözlemler beyin travması veya beyin ameliyatı geçiren, beyninde hasarı bulunan hasta insanlara aittir. Sol beyin yarı küresi hasarı ve konuşma kaybı arasındaki ilişkiyi ilk defa Dr. Marc Dax fark etmiştir. Bu çok önemli bir gözlemdir. Çünkü iki beyin yarı küresinin farklı fonksiyonlara sahip olduğu ve beyinde işlevsel bir asimetrinin bulunduğu düşüncesi bu gözlemle ilk olarak ortaya atılmıştır. Bu açıklamadan çok sonra beyin yarım kürelerinde başka fonksiyonel asimetriler de bulunmuştur: Örneğin sol yarı küre hasarı nedeniyle konuşma problemi yaşayan insanların aksine sağ yarı küresinde hasar bulunan hastaların hiçbirinde konuşma problemi olmadığı, onların daha çok algı ve dikkatle ilgili problemler yaşadığı görülmüştür.
Sağ beyin yarım küresinde hasarı olan kişilerin, üç boyutlu ortama uyum sağlamada ve üç boyutlu ortamda gerçekleştirilen olayları belleğe aktarıp aralarında bağlantı kurmada başarısız oldukları saptanmıştır. Bu şahısların, yeni bir binanın çevresindeki yolu öğrenmede ciddi zorlukları vardır; hatta çok iyi bildikleri çevrelerde bile yön bulmada problem yaşarlar. Sağ beyin yarım kürelerinde hasar olan şahıslar insanları yüzlerinden tanımada güçlük çekerler. Sağ yarı kürelerinde hasar bulunan şahısların aynı zamanda bazı şeyleri yok saydıkları veya aldırmadıkları da (neglect) görülmüştür. Böyle aldırmama sendromu olan hasta, yemek tabağının sol tarafında bulunan yemekleri yemez, onların orada bulunduğunun adeta farkına varamaz. Felçli veya paralitik durumda olan sol kolunun kendine ait olmadığını iddia edebilir. Sol beyin yarım küresinde oluşan benzer bir hasarın bu derece ciddi ve uzun süren, sağ tarafa yönelik aldırmazlık sendromuna neden olmadığı, şaşırtıcı bir bulgu olarak görülmektedir.
Yüz yıldan daha fazla zaman önce beyin yarım kürelerinin fonksiyonel asimetrisine işaret edilmesine ve birçok klinik bulgunun bunu kanıtlamasına karşın, beyin yarım kürelerinin işlevsel asimetrisi ile ilgili bilgiler bölünmüş beyine sahip hastalar üzerinde yapılan çalışmalara kadar tam olarak aydınlatılamamıştır. Şiddetli, yaygın ve sık tekrarlayan epilepsi nöbeti geçiren hastanın iki beyin yarım küresini bağlayan korpus kollosumunda tümör oluştuktan sonra bu nöbetlerin hafiflediği ve nihayet kaybolduğu gözlenmiştir. Bu gözlem, sık tekrarlayan ve hiçbir tedaviye cevap vermeyen yaygın epilepsi nöbetlerinin tedavisinde korpus kollosumun kesilmesinin faydalı olacağı fikrinin doğmasına neden olmuştur. Bu düşünce beyin cerrahları tarafından dikkate alınmış ve daha sonra çaresiz olgular için benimsenmiştir. Daha sonra tedavi amacı ile ağır epilepsi nöbetleri geçiren hastaların korpus kollosumları kesilmiş, iki beyin yarım küresi birbirinden ayrılmıştır. [ref=2]2[/ref] Bu hastalar epilepsi nöbetleri bakımından şifa bulmuşlar ancak ameliyattan bölünmüş beyine sahip olarak çıkmışlardır.
Ameliyat sonrasında yapılan yüzeysel gözlemlere göre hastaların normal yaşamlarında, nörolojik fonksiyonlarında ve kişilik özelliklerinde herhangi bir bozukluk saptanmamıştır. Diğer taraftan, beyin yarım kürelerinin birbirleri ile olan bağlantılarının tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bölünmüş beyine sahip kişiler olarak tanımlanan bu hastalar, her iki beyin yarım küresinin fonksiyonlarını, yeteneklerini araştırmak için eşsiz bir model oluşturmuşlardır. Bu düşünce ile geliştirilen özel test teknikleri aracılığı ile hastalar incelenmiştir. Yapılan araştırmalar sonunda lateralizasyon kavramı gelişmiştir. Lateralizasyon kavramının anlamı: Verilen bir uyarının yalnız bir beyin yarım küresini etkilemesidir. Uyarının etkisi yalnız bu beyin yarım küresinde sınırlı kalmakta diğer beyin yarım küresi bu uyarıdan etkilenmemektedir. Uyarıya verilen cevap yalnız uyarıyı alan beyin yarım küresine aittir. Burada işlevsel bir asimetri vardır. Bu yüzden bu asimetriye lateralizasyon adı verilmiştir. Lateralizasyonu belirlemek için uygulanan yöntemlerden biri, gözleri bağlanmış olan bir hastanın tek eline bir cisim vermek ve bu cismin ne olduğunu adlandırmasını hastadan istemektir. Bölünmüş beyini olan hasta sağ eline verilmiş olan cismi adlandırmakta hiç güçlük çekmemektedir. Çünkü sağ el konuşma merkezinin yer aldığı sol beyin yarım küresi tarafından yönetilmektedir. Aynı işlem bir kez de sol elle tekrarlanmak istendiğinde ise, hastanın sol eline aldığı cismi algılayamadığı, sözel olarak cismin ne olduğunu ifade edemediği görülmüştür. Çünkü bu cisim hakkındaki bilgi, cismi tutan sol elden sağ beyin yarım küresine iletilmiştir. Sağ beyin yarım küresinden, sol beyin yarım küresine ve orada bulunan konuşma merkezine aradaki bağlantılar kesilmiş olduğundan bu bilgi ulaşmamıştır. Geliştirilen tekniklerin sağladığı kolaylıklarla görsel ve işitsel bilgiyi bir beyin yarım küresine yönlendiren çalışmalarla, bölünmüş beyinli hastalarda iki beyin yarım küresinin yetenekleri arasında önemli farklılıkların bulunduğu gösterilmiştir. Sol beyin yarım küresinin öncelikle analitik işlemleri kapsadığı, öncelikle dili kullanma ve anlama olmak üzere sıralı bir anlayışla bu işlevi başardığı anlaşılmıştır. Sağ beyin yarım küresinin ise belli üç boyutlu ortamlarda gerçekleştirilen uzaysal beceriler ve müzik yeteneğinden sorumlu olduğu kendisine ulaşan bilgileri eş zamanlı olarak işlediği saptanmıştır. Bölünmüş beyin ile yapılan çalışmalar beyin yarım kürelerinin fonksiyonel asimetrisi ile ilgili olarak bu alandaki bilgilerin inanılmaz bir hızla ilerlemesine, bu alanda önemli keşiflerin yapılmasına neden olmuştur. Elde edilen bu bilgiler, nörolojik olarak normal olan kişilerde de beyin yarım kürelerinde işlevsel farklılıkların bulunup bulunmadığı sorusunu gündeme getirmiştir. Bu sorunun yanıtını bulmak üzere çalışmalar başlatılmış ve son zamanlarda geliştirilen tekniklerle böyle araştırmaların yapılmasının mümkün olabileceği düşünülmüştür. Bu araştırmaların amacı, beyin hasarı bulunan hastalarda gösterilmiş olan sol ve sağ beyin yarım küreleri arasındaki fonksiyonel asimetrinin sağlıklı bireylerde bulunup bulunmadığını anlamak ve normal beyin fonksiyonları açısından herhangi bir anlam taşıyıp taşımadığını öğrenmekti.
Yapılan klinik araştırmalar çok büyük bir heyecan uyandırdı. Beynin her iki tarafı arasında işlevsel yönden farklılıkların bulunduğu ve hastalarda olduğu gibi normal kişiler için de farklılıkların söz konusu olduğu anlaşıldı. Bu buluşların bir sonucu olarak davranış açısından asimetrilerin ne anlama geldiği ile ilgili olarak çok sayıda öngörü ve varsayım geliştirildi. Yığınla spekülasyon yapıldı. Bölünmüş beyin çalışmalarının sonuçlarından öğrenildiğine göre: Her beyin yarı küresi diğer yarı küreden bağımsız olarak algılama, hatırlama ve hissetme yetisine sahiptir.
Bilginin işlenmesi bakımından herbir beyin yarım küresi bazı farklılıklara sahiptir. Bu çalışmanın önemli bir kısmına öncülük eden araştırmacılardan biri olan Roger Sperry (Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü), bölünmüş beyinli hastaların herbir beyin yarım küresinde bağımsız bir bilinç alanı olduğuna inanmıştır. [ref=3]3[/ref] Roger Sperry beynin cerrahi olarak ikiye bölünmesinin, akıl olarak tarif ettiğimiz zihinsel faaliyeti iki ayrı bilinç alanına ayıracağını ileri sürmüştür. Doğal olarak bu spekülasyon, belli şartlar altında cerrah eli değmemiş sağlam, normal beyinde de ikili bilincin olabileceği olasılığını düşündürmüştür. Diğer araştırmacılar beyin yarı küreleri arasındaki farklılıkların anlamına dikkati çektiler. Bu farklılıkların aklın sezgiye, bilimin sanata ve mantıklı olanın esrarengiz olana geleneksel karşıtlığını açık olarak gösterdiğini iddia ettiler. Fizyolog Robert Ornstein beyin araştırmalarının bu ayrımların yalnızca kültür ya da felsefe ile bağlantılı olmadığına inanmıştı. Ornstein batıda ileri sürülenlerin aksine onun görüşü doğudaki eski bir inançla örtüşüyordu. Buna göre bilincin oluşmasında ki beyin yarım küresi arasındaki farklardan kaynaklanan fizyolojik bir temel bulunmaktaydı. Avukat ve sanatçıların işlerinde beyinlerinin farklı yarı kürelerini kullandıkları öne sürüldü. Beyin yarı küreleri arasındaki bu farkların mesleki olmayan faaliyetlerde de ortaya çıktığı belirtildi. [ref=4]4[/ref] Başkaları bu fikri daha da genişlettiler ve bir kişini davranışlarının büyük çoğunluğunun hangi beyin yarım küresinin yönlendirdiğine göre sağ beyin yarım küreli kişi ve sol beyin yarım küreli kişi olarak sınıflandırılabildiğini ileri sürdüler. [ref=5]5[/ref] Son zamanlarda genel bir tartışma konusu da, el tercihi ile beyin yarım küreleri arasındaki asimetri arasındaki ilişkidir. Çalışmalar sol elini ve sağ elini tercih edenlerin beyin organizasyonu bakımından farklılıklarının bulunduğunu göstermiştir. Bu farklılıkların tespit edilmesi bazı soruları akla getirmiştir. Örneğin: Akıl ve yaratıcılık bakımından bu farklılığın sonuçları nelerdir? İlk etapta hangi etkenler sol el tercihine neden olmaktadır? Genler mi? Deneyimler mi? Küçük beyin hasarları mı? buna neden olmaktadır. Bu sorular ve el tercihi ile ilgili diğer soruların cevabını aramak, son 10 yılın en yoğun olarak çalışılan araştırma konusu olmuştur.
Bu araştırmalara göre birçok sorun aydınlanmıştır. Örneğin; şizofreni, kekemelik, öğrenme güçlüğü gibi sorunları olan kişilerde, beyin yarım küreleri arasındaki iletişimin bozuk olduğu gösterilmiştir. Bir spekülasyon olsa da bu bozukluklar beyin yarım küreleri arasındaki iş birliği eksikliği ile ilişkilendirilmiştir. Bölünmüş beyin araştırma grubundaki bir beyin cerrahı olan Joseph Bogen, beyin yarım küreleri arasındaki fonksiyonel farklılıkların, eğitim açısından önemli olduğuna inanmıştır. [ref=6]6[/ref] Konuşma yeteneklerinin kazanımı ve analitik düşünce sürecine verilen mevcut önemin, konuşma dışı kelimelerle ifade edilemeyen yeteneklerin gelişimini geciktireceği, bir diğer anlatımla bastıracağı konusundaki görüşünü açıklamıştır. Bu şekilde bir beyin yarım küresine yönelik eğitimin kişiyi beynin diğer yarımından mahrum bırakacaktır. Böylece diğer beyin yarım küresinin kazandıracaklarından kişi yaşamı boyunca bütünü ile mahrum kalacaktır. Bilimsel araştırmanın yalnızca birkaç sahası bu kadar ilgi toplamıştır. Bunun iyi ve kötü tarafları olmuştur. Olumlu yönlerine bakıldığında kısa bir sürede, fazla miktarda yeni veriler elde edilmiştir ve araştırmacılar bulgularının ne anlama geldiğini göz önünde bulundurarak insan davranışı hakkında önemli sorulara cevap bulmaya çalışmışlardır. Diğer taraftan davranışları açıklarken ikiye bölünme eğiliminin doğması bir olumsuzluktur. Sezgiye karşı mantık, hayali olana karşı tümden gelim kavramları ile gerçek ile hayal arasındaki ayırıcı çizgi sıklıkla karıştırılmıştır. Bu durum uzman olmayan kişilerin neyin spekülasyon neyin tamamen gerçek olduğunu anlamalarını güçleştirmiştir. Fakat hiç şüphesiz, beyin fonksiyonu hakkındaki önemli kavramlar ve davranışla ilgili bilgiler sol beyin ve sağ beyin çalışmalarından elde edilmiştir. Yapılacak daha önemli keşifler vardır. Bu yazının amacı konuya duyulan ilgiye dikkat çekmek, mevcut bilgilerin gözden geçirilmesini sağlayarak genç araştırıcıların meraklarını uyandırmaktır. Bu konuda hala bulunan boşlukların, genç araştırıcılar tarafından kavranmasını sağlamaktır. Yeni buluşların eğitime yapacağı değerli katkıları gündeme getirmektir.
.: İşlem Listesi