Türkiye Klinikleri Tıp Bilimleri Dergisi

.: EDİTÖRDEN
Öğrenme ve Davranışlarda Sol ve Sağ Beyin Yarım Kürelerinin Fonksiyonel Asimetrisinin Önemi (Lateralizasyon)
THE IMPORTANCE OF LEFT AND RIGHT BRAIN ASYMMETRIES (LATERALIZATION) FOR LEARNING AND BEHAVIOR
Nimet Ünay GÜNDOĞANa
aFizyoloji AD, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, ANKARA
Makale Dili: TR
Tam Metin
1836'da tanınmamış bir kasaba doktoru olan Marc Dax, Fransa'da Montpellier'de tıbbi bir toplantıda kısa bir konuşma ile bilimsel bir sunum yapmıştı. Çoğu çağdaşı gibi tıbbi toplantılara pek sık katılmıyordu. Aslında bu konuşma onun ilk ve tek bilimsel sunumu olmuştu. [ref=1]1[/ref] Bir genel pratisyen olarak uzun meslek yaşamı boyunca Dr. Dax, teknik olarak afazi olarak bilinen, beyin hasarı sonrası gelişen konuşma kaybından yakınan birçok hasta görmüştü. Beyin hasarı sonrası oluşan konuşma kaybı ile ilgili onun bu gözlemi yeni değildi. Benzer şekilde Antik Yunan'da da bilginler tarafından ani ve kalıcı konuşma yeteneğinin kaybından söz edilmişti. Fakat Dax, konuşma kaybı ile hasarın olduğu beyin tarafı arasındaki ilişkiyi bulmuştu. Dax konuşma kaybı olan 40'tan fazla hastada haraplığın sol beyin yarımında bulunduğunu fark etmişti. Konuşma kaybı olan hastaların hiçbirinde sağ beyin yarı küresinde hasarın bulunmadığına dikkat etmişti. Bu çok önemli bir gözlemdi. Dax gözlemlerini kısa bir açıklama yaparak bilimsel toplantıda şöyle özetlemişti: "Her bir beyin yarı küresi değişik fonksiyonları kontrol eder. Konuşma sol beyin yarı küresi tarafından kontrol edilir." Bu bilginin önemini o tarihte kimse kavrayamamıştı. Bu yüzden Dax'ın bildirisi tam bir başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Dinleyenlerden hiçbirinin ilgisini çekmeyen bu konu kısa zamanda unutulmuştu. Bu bildiriyi yaptıktan, yaklaşık olarak 1 yıl sonra, gözlemlerinin ne kadar önemli olduğunu anlayamadan Dr. Marc Dax ölmüştü. Yirminci yüzyılın 2. yarısında en fazla çalışılan ve en ilginç bilimsel araştırma konusunu ortaya atmış olduğunda haberi olmamıştı. Uzun yıllar sonra yapılan çok dikkatli çalışmalarla sol ve sağ beyin yarım kürelerinin farklılığı keşif edilmişti. Çoğumuzun, tek bir yapı olarak düşündüğümüz beyin gerçekte 2 beyin yarım küresinden oluşmuştur. Bu iki beyin yarım küresi bir arada, çok iyi korunmuş olarak kafatası içine yerleşmiştir. İki beyin yarım küresi birbirine sinir lifi demetleri ile bağlanmıştır. Bu bağlantılar işlevsel bütünlüğü sağlamaktadır. Her beyin yarım küresi bir diğerinin ayna hayali olarak görünmektedir. Fiziksel olarak simetrik bir yapı göstermektedir. İnsan vücudunda da dış görünüş olarak sol ve sağ vücut yarımları arasında simetrik bir yapı vardır. Vücudun temel hareket ve duyu kontrolü gerçekleştiren beyin yarım küreleri bu kontrollünü çapraz bağlantılarla sağlamaktadır. Örneğin sol beyin yarım küresi vücudun sağ yarımını (sağ el, sağ bacak) ve sağ beyin yarım küresi vücudun sol yarımını (sol el, sol bacak) kontrol eder.1 Sağ ve sol beyin yarım küreleri eller ve ayaklarla çapraz bağlantılar yapar. Beynin ve vücudun sol-sağ tarafında izlenen fiziksel simetri bütün yönleri ile sağ ve sol tarafların eşit olduğu anlamını taşımamaktadır. Fonksiyonel asimetriyi daha iyi anlayabilmek için yalnızca iki ele ait yeteneklerin gözden geçirilmesi yeterli olacaktır. Gerçekte çok az insan her iki elini eşit derecede kullanmaktadır. Büyük bir çoğunluk herhangi bir işi gerçekleştirirken bir elini tercih ederek kullanmakta, fonksiyonel olarak el tercihi yapmaktadır. Bu tercih edilen el görev üstlenmede diğer ele baskın olduğundan dominant el olarak tanımlanır. El tercihi, bu kişinin beynindeki yüksek mental fonksiyonların organizasyonu hakkında oldukça önemli bir ipucu vermektedir. Daha doğru bir ifade ile bu yönde tahmin yapmamızı sağlamaktadır.
Örneğin her zaman sağ elini kullananlarda, bu baskın (dominant) beyin yarım küresi sol beyin yarı küresidir. Sol beyin yarım küresi aynı zamanda konuşmayı da kontrol eden beyin yarım küresidir. El becerileri bakımından iki el arasında izlenmiş olan farklılıklar, iki beyin yarı küresine ait fonksiyonel asimetriyi yansıtan temel bulgulardır. Bu bulguların yanı sıra, son zamanlarda fiziksel yapı olarak simetrik olan beyin yarım kürelerinin yetenek ve organizasyon bakımından işlevsel asimetri gösterdiğini kanıtlayan daha başka bulgularda bulunmuştur. Oldukça karmaşık olduğu bilinen mental fonksiyon ve davranışları düzenleyen merkezler, insan beyninin sol ve sağ beyin yarım kürelerinde asimetrik yerleşmiştir. İşlevsel asimetrinin ilk ve en dramatik kanıtı; beyin hasarı bulunan kişilerin davranışlarının gözlemlenmesinden elde edilmiştir. Bu bulgular, klinik bulgular olarak tanımlanır. Çünkü bu gözlemler beyin travması veya beyin ameliyatı geçiren, beyninde hasarı bulunan hasta insanlara aittir. Sol beyin yarı küresi hasarı ve konuşma kaybı arasındaki ilişkiyi ilk defa Dr. Marc Dax fark etmiştir. Bu çok önemli bir gözlemdir. Çünkü iki beyin yarı küresinin farklı fonksiyonlara sahip olduğu ve beyinde işlevsel bir asimetrinin bulunduğu düşüncesi bu gözlemle ilk olarak ortaya atılmıştır. Bu açıklamadan çok sonra beyin yarım kürelerinde başka fonksiyonel asimetriler de bulunmuştur: Örneğin sol yarı küre hasarı nedeniyle konuşma problemi yaşayan insanların aksine sağ yarı küresinde hasar bulunan hastaların hiçbirinde konuşma problemi olmadığı, onların daha çok algı ve dikkatle ilgili problemler yaşadığı görülmüştür.
Sağ beyin yarım küresinde hasarı olan kişilerin, üç boyutlu ortama uyum sağlamada ve üç boyutlu ortamda gerçekleştirilen olayları belleğe aktarıp aralarında bağlantı kurmada başarısız oldukları saptanmıştır. Bu şahısların, yeni bir binanın çevresindeki yolu öğrenmede ciddi zorlukları vardır; hatta çok iyi bildikleri çevrelerde bile yön bulmada problem yaşarlar. Sağ beyin yarım kürelerinde hasar olan şahıslar insanları yüzlerinden tanımada güçlük çekerler. Sağ yarı kürelerinde hasar bulunan şahısların aynı zamanda bazı şeyleri yok saydıkları veya aldırmadıkları da (neglect) görülmüştür. Böyle aldırmama sendromu olan hasta, yemek tabağının sol tarafında bulunan yemekleri yemez, onların orada bulunduğunun adeta farkına varamaz. Felçli veya paralitik durumda olan sol kolunun kendine ait olmadığını iddia edebilir. Sol beyin yarım küresinde oluşan benzer bir hasarın bu derece ciddi ve uzun süren, sağ tarafa yönelik aldırmazlık sendromuna neden olmadığı, şaşırtıcı bir bulgu olarak görülmektedir.
Yüz yıldan daha fazla zaman önce beyin yarım kürelerinin fonksiyonel asimetrisine işaret edilmesine ve birçok klinik bulgunun bunu kanıtlamasına karşın, beyin yarım kürelerinin işlevsel asimetrisi ile ilgili bilgiler bölünmüş beyine sahip hastalar üzerinde yapılan çalışmalara kadar tam olarak aydınlatılamamıştır. Şiddetli, yaygın ve sık tekrarlayan epilepsi nöbeti geçiren hastanın iki beyin yarım küresini bağlayan korpus kollosumunda tümör oluştuktan sonra bu nöbetlerin hafiflediği ve nihayet kaybolduğu gözlenmiştir. Bu gözlem, sık tekrarlayan ve hiçbir tedaviye cevap vermeyen yaygın epilepsi nöbetlerinin tedavisinde korpus kollosumun kesilmesinin faydalı olacağı fikrinin doğmasına neden olmuştur. Bu düşünce beyin cerrahları tarafından dikkate alınmış ve daha sonra çaresiz olgular için benimsenmiştir. Daha sonra tedavi amacı ile ağır epilepsi nöbetleri geçiren hastaların korpus kollosumları kesilmiş, iki beyin yarım küresi birbirinden ayrılmıştır. [ref=2]2[/ref] Bu hastalar epilepsi nöbetleri bakımından şifa bulmuşlar ancak ameliyattan bölünmüş beyine sahip olarak çıkmışlardır.
Ameliyat sonrasında yapılan yüzeysel gözlemlere göre hastaların normal yaşamlarında, nörolojik fonksiyonlarında ve kişilik özelliklerinde herhangi bir bozukluk saptanmamıştır. Diğer taraftan, beyin yarım kürelerinin birbirleri ile olan bağlantılarının tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bölünmüş beyine sahip kişiler olarak tanımlanan bu hastalar, her iki beyin yarım küresinin fonksiyonlarını, yeteneklerini araştırmak için eşsiz bir model oluşturmuşlardır. Bu düşünce ile geliştirilen özel test teknikleri aracılığı ile hastalar incelenmiştir. Yapılan araştırmalar sonunda lateralizasyon kavramı gelişmiştir. Lateralizasyon kavramının anlamı: Verilen bir uyarının yalnız bir beyin yarım küresini etkilemesidir. Uyarının etkisi yalnız bu beyin yarım küresinde sınırlı kalmakta diğer beyin yarım küresi bu uyarıdan etkilenmemektedir. Uyarıya verilen cevap yalnız uyarıyı alan beyin yarım küresine aittir. Burada işlevsel bir asimetri vardır. Bu yüzden bu asimetriye lateralizasyon adı verilmiştir. Lateralizasyonu belirlemek için uygulanan yöntemlerden biri, gözleri bağlanmış olan bir hastanın tek eline bir cisim vermek ve bu cismin ne olduğunu adlandırmasını hastadan istemektir. Bölünmüş beyini olan hasta sağ eline verilmiş olan cismi adlandırmakta hiç güçlük çekmemektedir. Çünkü sağ el konuşma merkezinin yer aldığı sol beyin yarım küresi tarafından yönetilmektedir. Aynı işlem bir kez de sol elle tekrarlanmak istendiğinde ise, hastanın sol eline aldığı cismi algılayamadığı, sözel olarak cismin ne olduğunu ifade edemediği görülmüştür. Çünkü bu cisim hakkındaki bilgi, cismi tutan sol elden sağ beyin yarım küresine iletilmiştir. Sağ beyin yarım küresinden, sol beyin yarım küresine ve orada bulunan konuşma merkezine aradaki bağlantılar kesilmiş olduğundan bu bilgi ulaşmamıştır. Geliştirilen tekniklerin sağladığı kolaylıklarla görsel ve işitsel bilgiyi bir beyin yarım küresine yönlendiren çalışmalarla, bölünmüş beyinli hastalarda iki beyin yarım küresinin yetenekleri arasında önemli farklılıkların bulunduğu gösterilmiştir. Sol beyin yarım küresinin öncelikle analitik işlemleri kapsadığı, öncelikle dili kullanma ve anlama olmak üzere sıralı bir anlayışla bu işlevi başardığı anlaşılmıştır. Sağ beyin yarım küresinin ise belli üç boyutlu ortamlarda gerçekleştirilen uzaysal beceriler ve müzik yeteneğinden sorumlu olduğu kendisine ulaşan bilgileri eş zamanlı olarak işlediği saptanmıştır. Bölünmüş beyin ile yapılan çalışmalar beyin yarım kürelerinin fonksiyonel asimetrisi ile ilgili olarak bu alandaki bilgilerin inanılmaz bir hızla ilerlemesine, bu alanda önemli keşiflerin yapılmasına neden olmuştur. Elde edilen bu bilgiler, nörolojik olarak normal olan kişilerde de beyin yarım kürelerinde işlevsel farklılıkların bulunup bulunmadığı sorusunu gündeme getirmiştir. Bu sorunun yanıtını bulmak üzere çalışmalar başlatılmış ve son zamanlarda geliştirilen tekniklerle böyle araştırmaların yapılmasının mümkün olabileceği düşünülmüştür. Bu araştırmaların amacı, beyin hasarı bulunan hastalarda gösterilmiş olan sol ve sağ beyin yarım küreleri arasındaki fonksiyonel asimetrinin sağlıklı bireylerde bulunup bulunmadığını anlamak ve normal beyin fonksiyonları açısından herhangi bir anlam taşıyıp taşımadığını öğrenmekti.
Yapılan klinik araştırmalar çok büyük bir heyecan uyandırdı. Beynin her iki tarafı arasında işlevsel yönden farklılıkların bulunduğu ve hastalarda olduğu gibi normal kişiler için de farklılıkların söz konusu olduğu anlaşıldı. Bu buluşların bir sonucu olarak davranış açısından asimetrilerin ne anlama geldiği ile ilgili olarak çok sayıda öngörü ve varsayım geliştirildi. Yığınla spekülasyon yapıldı. Bölünmüş beyin çalışmalarının sonuçlarından öğrenildiğine göre: Her beyin yarı küresi diğer yarı küreden bağımsız olarak algılama, hatırlama ve hissetme yetisine sahiptir.
Bilginin işlenmesi bakımından herbir beyin yarım küresi bazı farklılıklara sahiptir. Bu çalışmanın önemli bir kısmına öncülük eden araştırmacılardan biri olan Roger Sperry (Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü), bölünmüş beyinli hastaların herbir beyin yarım küresinde bağımsız bir bilinç alanı olduğuna inanmıştır. [ref=3]3[/ref] Roger Sperry beynin cerrahi olarak ikiye bölünmesinin, akıl olarak tarif ettiğimiz zihinsel faaliyeti iki ayrı bilinç alanına ayıracağını ileri sürmüştür. Doğal olarak bu spekülasyon, belli şartlar altında cerrah eli değmemiş sağlam, normal beyinde de ikili bilincin olabileceği olasılığını düşündürmüştür. Diğer araştırmacılar beyin yarı küreleri arasındaki farklılıkların anlamına dikkati çektiler. Bu farklılıkların aklın sezgiye, bilimin sanata ve mantıklı olanın esrarengiz olana geleneksel karşıtlığını açık olarak gösterdiğini iddia ettiler. Fizyolog Robert Ornstein beyin araştırmalarının bu ayrımların yalnızca kültür ya da felsefe ile bağlantılı olmadığına inanmıştı. Ornstein batıda ileri sürülenlerin aksine onun görüşü doğudaki eski bir inançla örtüşüyordu. Buna göre bilincin oluşmasında ki beyin yarım küresi arasındaki farklardan kaynaklanan fizyolojik bir temel bulunmaktaydı. Avukat ve sanatçıların işlerinde beyinlerinin farklı yarı kürelerini kullandıkları öne sürüldü. Beyin yarı küreleri arasındaki bu farkların mesleki olmayan faaliyetlerde de ortaya çıktığı belirtildi. [ref=4]4[/ref] Başkaları bu fikri daha da genişlettiler ve bir kişini davranışlarının büyük çoğunluğunun hangi beyin yarım küresinin yönlendirdiğine göre sağ beyin yarım küreli kişi ve sol beyin yarım küreli kişi olarak sınıflandırılabildiğini ileri sürdüler. [ref=5]5[/ref] Son zamanlarda genel bir tartışma konusu da, el tercihi ile beyin yarım küreleri arasındaki asimetri arasındaki ilişkidir. Çalışmalar sol elini ve sağ elini tercih edenlerin beyin organizasyonu bakımından farklılıklarının bulunduğunu göstermiştir. Bu farklılıkların tespit edilmesi bazı soruları akla getirmiştir. Örneğin: Akıl ve yaratıcılık bakımından bu farklılığın sonuçları nelerdir? İlk etapta hangi etkenler sol el tercihine neden olmaktadır? Genler mi? Deneyimler mi? Küçük beyin hasarları mı? buna neden olmaktadır. Bu sorular ve el tercihi ile ilgili diğer soruların cevabını aramak, son 10 yılın en yoğun olarak çalışılan araştırma konusu olmuştur.
Bu araştırmalara göre birçok sorun aydınlanmıştır. Örneğin; şizofreni, kekemelik, öğrenme güçlüğü gibi sorunları olan kişilerde, beyin yarım küreleri arasındaki iletişimin bozuk olduğu gösterilmiştir. Bir spekülasyon olsa da bu bozukluklar beyin yarım küreleri arasındaki iş birliği eksikliği ile ilişkilendirilmiştir. Bölünmüş beyin araştırma grubundaki bir beyin cerrahı olan Joseph Bogen, beyin yarım küreleri arasındaki fonksiyonel farklılıkların, eğitim açısından önemli olduğuna inanmıştır. [ref=6]6[/ref] Konuşma yeteneklerinin kazanımı ve analitik düşünce sürecine verilen mevcut önemin, konuşma dışı kelimelerle ifade edilemeyen yeteneklerin gelişimini geciktireceği, bir diğer anlatımla bastıracağı konusundaki görüşünü açıklamıştır. Bu şekilde bir beyin yarım küresine yönelik eğitimin kişiyi beynin diğer yarımından mahrum bırakacaktır. Böylece diğer beyin yarım küresinin kazandıracaklarından kişi yaşamı boyunca bütünü ile mahrum kalacaktır. Bilimsel araştırmanın yalnızca birkaç sahası bu kadar ilgi toplamıştır. Bunun iyi ve kötü tarafları olmuştur. Olumlu yönlerine bakıldığında kısa bir sürede, fazla miktarda yeni veriler elde edilmiştir ve araştırmacılar bulgularının ne anlama geldiğini göz önünde bulundurarak insan davranışı hakkında önemli sorulara cevap bulmaya çalışmışlardır. Diğer taraftan davranışları açıklarken ikiye bölünme eğiliminin doğması bir olumsuzluktur. Sezgiye karşı mantık, hayali olana karşı tümden gelim kavramları ile gerçek ile hayal arasındaki ayırıcı çizgi sıklıkla karıştırılmıştır. Bu durum uzman olmayan kişilerin neyin spekülasyon neyin tamamen gerçek olduğunu anlamalarını güçleştirmiştir. Fakat hiç şüphesiz, beyin fonksiyonu hakkındaki önemli kavramlar ve davranışla ilgili bilgiler sol beyin ve sağ beyin çalışmalarından elde edilmiştir. Yapılacak daha önemli keşifler vardır. Bu yazının amacı konuya duyulan ilgiye dikkat çekmek, mevcut bilgilerin gözden geçirilmesini sağlayarak genç araştırıcıların meraklarını uyandırmaktır. Bu konuda hala bulunan boşlukların, genç araştırıcılar tarafından kavranmasını sağlamaktır. Yeni buluşların eğitime yapacağı değerli katkıları gündeme getirmektir.
1836'da tanınmamış bir kasaba doktoru olan Marc Dax, Fransa'da Montpellier'de tıbbi bir toplantıda kısa bir konuşma ile bilimsel bir sunum yapmıştı. Çoğu çağdaşı gibi tıbbi toplantılara pek sık katılmıyordu. Aslında bu konuşma onun ilk ve tek bilimsel sunumu olmuştu. [ref=1]1[/ref] Bir genel pratisyen olarak uzun meslek yaşamı boyunca Dr. Dax, teknik olarak afazi olarak bilinen, beyin hasarı sonrası gelişen konuşma kaybından yakınan birçok hasta görmüştü. Beyin hasarı sonrası oluşan konuşma kaybı ile ilgili onun bu gözlemi yeni değildi. Benzer şekilde Antik Yunan'da da bilginler tarafından ani ve kalıcı konuşma yeteneğinin kaybından söz edilmişti. Fakat Dax, konuşma kaybı ile hasarın olduğu beyin tarafı arasındaki ilişkiyi bulmuştu. Dax konuşma kaybı olan 40'tan fazla hastada haraplığın sol beyin yarımında bulunduğunu fark etmişti. Konuşma kaybı olan hastaların hiçbirinde sağ beyin yarı küresinde hasarın bulunmadığına dikkat etmişti. Bu çok önemli bir gözlemdi. Dax gözlemlerini kısa bir açıklama yaparak bilimsel toplantıda şöyle özetlemişti: "Her bir beyin yarı küresi değişik fonksiyonları kontrol eder. Konuşma sol beyin yarı küresi tarafından kontrol edilir." Bu bilginin önemini o tarihte kimse kavrayamamıştı. Bu yüzden Dax'ın bildirisi tam bir başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Dinleyenlerden hiçbirinin ilgisini çekmeyen bu konu kısa zamanda unutulmuştu. Bu bildiriyi yaptıktan, yaklaşık olarak 1 yıl sonra, gözlemlerinin ne kadar önemli olduğunu anlayamadan Dr. Marc Dax ölmüştü. Yirminci yüzyılın 2. yarısında en fazla çalışılan ve en ilginç bilimsel araştırma konusunu ortaya atmış olduğunda haberi olmamıştı. Uzun yıllar sonra yapılan çok dikkatli çalışmalarla sol ve sağ beyin yarım kürelerinin farklılığı keşif edilmişti. Çoğumuzun, tek bir yapı olarak düşündüğümüz beyin gerçekte 2 beyin yarım küresinden oluşmuştur. Bu iki beyin yarım küresi bir arada, çok iyi korunmuş olarak kafatası içine yerleşmiştir. İki beyin yarım küresi birbirine sinir lifi demetleri ile bağlanmıştır. Bu bağlantılar işlevsel bütünlüğü sağlamaktadır. Her beyin yarım küresi bir diğerinin ayna hayali olarak görünmektedir. Fiziksel olarak simetrik bir yapı göstermektedir. İnsan vücudunda da dış görünüş olarak sol ve sağ vücut yarımları arasında simetrik bir yapı vardır. Vücudun temel hareket ve duyu kontrolü gerçekleştiren beyin yarım küreleri bu kontrollünü çapraz bağlantılarla sağlamaktadır. Örneğin sol beyin yarım küresi vücudun sağ yarımını (sağ el, sağ bacak) ve sağ beyin yarım küresi vücudun sol yarımını (sol el, sol bacak) kontrol eder.1 Sağ ve sol beyin yarım küreleri eller ve ayaklarla çapraz bağlantılar yapar. Beynin ve vücudun sol-sağ tarafında izlenen fiziksel simetri bütün yönleri ile sağ ve sol tarafların eşit olduğu anlamını taşımamaktadır. Fonksiyonel asimetriyi daha iyi anlayabilmek için yalnızca iki ele ait yeteneklerin gözden geçirilmesi yeterli olacaktır. Gerçekte çok az insan her iki elini eşit derecede kullanmaktadır. Büyük bir çoğunluk herhangi bir işi gerçekleştirirken bir elini tercih ederek kullanmakta, fonksiyonel olarak el tercihi yapmaktadır. Bu tercih edilen el görev üstlenmede diğer ele baskın olduğundan dominant el olarak tanımlanır. El tercihi, bu kişinin beynindeki yüksek mental fonksiyonların organizasyonu hakkında oldukça önemli bir ipucu vermektedir. Daha doğru bir ifade ile bu yönde tahmin yapmamızı sağlamaktadır. Örneğin her zaman sağ elini kullananlarda, bu baskın (dominant) beyin yarım küresi sol beyin yarı küresidir. Sol beyin yarım küresi aynı zamanda konuşmayı da kontrol eden beyin yarım küresidir. El becerileri bakımından iki el arasında izlenmiş olan farklılıklar, iki beyin yarı küresine ait fonksiyonel asimetriyi yansıtan temel bulgulardır. Bu bulguların yanı sıra, son zamanlarda fiziksel yapı olarak simetrik olan beyin yarım kürelerinin yetenek ve organizasyon bakımından işlevsel asimetri gösterdiğini kanıtlayan daha başka bulgularda bulunmuştur. Oldukça karmaşık olduğu bilinen mental fonksiyon ve davranışları düzenleyen merkezler, insan beyninin sol ve sağ beyin yarım kürelerinde asimetrik yerleşmiştir. İşlevsel asimetrinin ilk ve en dramatik kanıtı; beyin hasarı bulunan kişilerin davranışlarının gözlemlenmesinden elde edilmiştir. Bu bulgular, klinik bulgular olarak tanımlanır. Çünkü bu gözlemler beyin travması veya beyin ameliyatı geçiren, beyninde hasarı bulunan hasta insanlara aittir. Sol beyin yarı küresi hasarı ve konuşma kaybı arasındaki ilişkiyi ilk defa Dr. Marc Dax fark etmiştir. Bu çok önemli bir gözlemdir. Çünkü iki beyin yarı küresinin farklı fonksiyonlara sahip olduğu ve beyinde işlevsel bir asimetrinin bulunduğu düşüncesi bu gözlemle ilk olarak ortaya atılmıştır. Bu açıklamadan çok sonra beyin yarım kürelerinde başka fonksiyonel asimetriler de bulunmuştur: Örneğin sol yarı küre hasarı nedeniyle konuşma problemi yaşayan insanların aksine sağ yarı küresinde hasar bulunan hastaların hiçbirinde konuşma problemi olmadığı, onların daha çok algı ve dikkatle ilgili problemler yaşadığı görülmüştür. Sağ beyin yarım küresinde hasarı olan kişilerin, üç boyutlu ortama uyum sağlamada ve üç boyutlu ortamda gerçekleştirilen olayları belleğe aktarıp aralarında bağlantı kurmada başarısız oldukları saptanmıştır. Bu şahısların, yeni bir binanın çevresindeki yolu öğrenmede ciddi zorlukları vardır; hatta çok iyi bildikleri çevrelerde bile yön bulmada problem yaşarlar. Sağ beyin yarım kürelerinde hasar olan şahıslar insanları yüzlerinden tanımada güçlük çekerler. Sağ yarı kürelerinde hasar bulunan şahısların aynı zamanda bazı şeyleri yok saydıkları veya aldırmadıkları da (neglect) görülmüştür. Böyle aldırmama sendromu olan hasta, yemek tabağının sol tarafında bulunan yemekleri yemez, onların orada bulunduğunun adeta farkına varamaz. Felçli veya paralitik durumda olan sol kolunun kendine ait olmadığını iddia edebilir. Sol beyin yarım küresinde oluşan benzer bir hasarın bu derece ciddi ve uzun süren, sağ tarafa yönelik aldırmazlık sendromuna neden olmadığı, şaşırtıcı bir bulgu olarak görülmektedir. Yüz yıldan daha fazla zaman önce beyin yarım kürelerinin fonksiyonel asimetrisine işaret edilmesine ve birçok klinik bulgunun bunu kanıtlamasına karşın, beyin yarım kürelerinin işlevsel asimetrisi ile ilgili bilgiler bölünmüş beyine sahip hastalar üzerinde yapılan çalışmalara kadar tam olarak aydınlatılamamıştır. Şiddetli, yaygın ve sık tekrarlayan epilepsi nöbeti geçiren hastanın iki beyin yarım küresini bağlayan korpus kollosumunda tümör oluştuktan sonra bu nöbetlerin hafiflediği ve nihayet kaybolduğu gözlenmiştir. Bu gözlem, sık tekrarlayan ve hiçbir tedaviye cevap vermeyen yaygın epilepsi nöbetlerinin tedavisinde korpus kollosumun kesilmesinin faydalı olacağı fikrinin doğmasına neden olmuştur. Bu düşünce beyin cerrahları tarafından dikkate alınmış ve daha sonra çaresiz olgular için benimsenmiştir. Daha sonra tedavi amacı ile ağır epilepsi nöbetleri geçiren hastaların korpus kollosumları kesilmiş, iki beyin yarım küresi birbirinden ayrılmıştır. [ref=2]2[/ref] Bu hastalar epilepsi nöbetleri bakımından şifa bulmuşlar ancak ameliyattan bölünmüş beyine sahip olarak çıkmışlardır. Ameliyat sonrasında yapılan yüzeysel gözlemlere göre hastaların normal yaşamlarında, nörolojik fonksiyonlarında ve kişilik özelliklerinde herhangi bir bozukluk saptanmamıştır. Diğer taraftan, beyin yarım kürelerinin birbirleri ile olan bağlantılarının tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bölünmüş beyine sahip kişiler olarak tanımlanan bu hastalar, her iki beyin yarım küresinin fonksiyonlarını, yeteneklerini araştırmak için eşsiz bir model oluşturmuşlardır. Bu düşünce ile geliştirilen özel test teknikleri aracılığı ile hastalar incelenmiştir. Yapılan araştırmalar sonunda lateralizasyon kavramı gelişmiştir. Lateralizasyon kavramının anlamı: Verilen bir uyarının yalnız bir beyin yarım küresini etkilemesidir. Uyarının etkisi yalnız bu beyin yarım küresinde sınırlı kalmakta diğer beyin yarım küresi bu uyarıdan etkilenmemektedir. Uyarıya verilen cevap yalnız uyarıyı alan beyin yarım küresine aittir. Burada işlevsel bir asimetri vardır. Bu yüzden bu asimetriye lateralizasyon adı verilmiştir. Lateralizasyonu belirlemek için uygulanan yöntemlerden biri, gözleri bağlanmış olan bir hastanın tek eline bir cisim vermek ve bu cismin ne olduğunu adlandırmasını hastadan istemektir. Bölünmüş beyini olan hasta sağ eline verilmiş olan cismi adlandırmakta hiç güçlük çekmemektedir. Çünkü sağ el konuşma merkezinin yer aldığı sol beyin yarım küresi tarafından yönetilmektedir. Aynı işlem bir kez de sol elle tekrarlanmak istendiğinde ise, hastanın sol eline aldığı cismi algılayamadığı, sözel olarak cismin ne olduğunu ifade edemediği görülmüştür. Çünkü bu cisim hakkındaki bilgi, cismi tutan sol elden sağ beyin yarım küresine iletilmiştir. Sağ beyin yarım küresinden, sol beyin yarım küresine ve orada bulunan konuşma merkezine aradaki bağlantılar kesilmiş olduğundan bu bilgi ulaşmamıştır. Geliştirilen tekniklerin sağladığı kolaylıklarla görsel ve işitsel bilgiyi bir beyin yarım küresine yönlendiren çalışmalarla, bölünmüş beyinli hastalarda iki beyin yarım küresinin yetenekleri arasında önemli farklılıkların bulunduğu gösterilmiştir. Sol beyin yarım küresinin öncelikle analitik işlemleri kapsadığı, öncelikle dili kullanma ve anlama olmak üzere sıralı bir anlayışla bu işlevi başardığı anlaşılmıştır. Sağ beyin yarım küresinin ise belli üç boyutlu ortamlarda gerçekleştirilen uzaysal beceriler ve müzik yeteneğinden sorumlu olduğu kendisine ulaşan bilgileri eş zamanlı olarak işlediği saptanmıştır. Bölünmüş beyin ile yapılan çalışmalar beyin yarım kürelerinin fonksiyonel asimetrisi ile ilgili olarak bu alandaki bilgilerin inanılmaz bir hızla ilerlemesine, bu alanda önemli keşiflerin yapılmasına neden olmuştur. Elde edilen bu bilgiler, nörolojik olarak normal olan kişilerde de beyin yarım kürelerinde işlevsel farklılıkların bulunup bulunmadığı sorusunu gündeme getirmiştir. Bu sorunun yanıtını bulmak üzere çalışmalar başlatılmış ve son zamanlarda geliştirilen tekniklerle böyle araştırmaların yapılmasının mümkün olabileceği düşünülmüştür. Bu araştırmaların amacı, beyin hasarı bulunan hastalarda gösterilmiş olan sol ve sağ beyin yarım küreleri arasındaki fonksiyonel asimetrinin sağlıklı bireylerde bulunup bulunmadığını anlamak ve normal beyin fonksiyonları açısından herhangi bir anlam taşıyıp taşımadığını öğrenmekti. Yapılan klinik araştırmalar çok büyük bir heyecan uyandırdı. Beynin her iki tarafı arasında işlevsel yönden farklılıkların bulunduğu ve hastalarda olduğu gibi normal kişiler için de farklılıkların söz konusu olduğu anlaşıldı. Bu buluşların bir sonucu olarak davranış açısından asimetrilerin ne anlama geldiği ile ilgili olarak çok sayıda öngörü ve varsayım geliştirildi. Yığınla spekülasyon yapıldı. Bölünmüş beyin çalışmalarının sonuçlarından öğrenildiğine göre: Her beyin yarı küresi diğer yarı küreden bağımsız olarak algılama, hatırlama ve hissetme yetisine sahiptir. Bilginin işlenmesi bakımından herbir beyin yarım küresi bazı farklılıklara sahiptir. Bu çalışmanın önemli bir kısmına öncülük eden araştırmacılardan biri olan Roger Sperry (Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü), bölünmüş beyinli hastaların herbir beyin yarım küresinde bağımsız bir bilinç alanı olduğuna inanmıştır. [ref=3]3[/ref] Roger Sperry beynin cerrahi olarak ikiye bölünmesinin, akıl olarak tarif ettiğimiz zihinsel faaliyeti iki ayrı bilinç alanına ayıracağını ileri sürmüştür. Doğal olarak bu spekülasyon, belli şartlar altında cerrah eli değmemiş sağlam, normal beyinde de ikili bilincin olabileceği olasılığını düşündürmüştür. Diğer araştırmacılar beyin yarı küreleri arasındaki farklılıkların anlamına dikkati çektiler. Bu farklılıkların aklın sezgiye, bilimin sanata ve mantıklı olanın esrarengiz olana geleneksel karşıtlığını açık olarak gösterdiğini iddia ettiler. Fizyolog Robert Ornstein beyin araştırmalarının bu ayrımların yalnızca kültür ya da felsefe ile bağlantılı olmadığına inanmıştı. Ornstein batıda ileri sürülenlerin aksine onun görüşü doğudaki eski bir inançla örtüşüyordu. Buna göre bilincin oluşmasında ki beyin yarım küresi arasındaki farklardan kaynaklanan fizyolojik bir temel bulunmaktaydı. Avukat ve sanatçıların işlerinde beyinlerinin farklı yarı kürelerini kullandıkları öne sürüldü. Beyin yarı küreleri arasındaki bu farkların mesleki olmayan faaliyetlerde de ortaya çıktığı belirtildi. [ref=4]4[/ref] Başkaları bu fikri daha da genişlettiler ve bir kişini davranışlarının büyük çoğunluğunun hangi beyin yarım küresinin yönlendirdiğine göre sağ beyin yarım küreli kişi ve sol beyin yarım küreli kişi olarak sınıflandırılabildiğini ileri sürdüler. [ref=5]5[/ref] Son zamanlarda genel bir tartışma konusu da, el tercihi ile beyin yarım küreleri arasındaki asimetri arasındaki ilişkidir. Çalışmalar sol elini ve sağ elini tercih edenlerin beyin organizasyonu bakımından farklılıklarının bulunduğunu göstermiştir. Bu farklılıkların tespit edilmesi bazı soruları akla getirmiştir. Örneğin: Akıl ve yaratıcılık bakımından bu farklılığın sonuçları nelerdir? İlk etapta hangi etkenler sol el tercihine neden olmaktadır? Genler mi? Deneyimler mi? Küçük beyin hasarları mı? buna neden olmaktadır. Bu sorular ve el tercihi ile ilgili diğer soruların cevabını aramak, son 10 yılın en yoğun olarak çalışılan araştırma konusu olmuştur. Bu araştırmalara göre birçok sorun aydınlanmıştır. Örneğin; şizofreni, kekemelik, öğrenme güçlüğü gibi sorunları olan kişilerde, beyin yarım küreleri arasındaki iletişimin bozuk olduğu gösterilmiştir. Bir spekülasyon olsa da bu bozukluklar beyin yarım küreleri arasındaki iş birliği eksikliği ile ilişkilendirilmiştir. Bölünmüş beyin araştırma grubundaki bir beyin cerrahı olan Joseph Bogen, beyin yarım küreleri arasındaki fonksiyonel farklılıkların, eğitim açısından önemli olduğuna inanmıştır. [ref=6]6[/ref] Konuşma yeteneklerinin kazanımı ve analitik düşünce sürecine verilen mevcut önemin, konuşma dışı kelimelerle ifade edilemeyen yeteneklerin gelişimini geciktireceği, bir diğer anlatımla bastıracağı konusundaki görüşünü açıklamıştır. Bu şekilde bir beyin yarım küresine yönelik eğitimin kişiyi beynin diğer yarımından mahrum bırakacaktır. Böylece diğer beyin yarım küresinin kazandıracaklarından kişi yaşamı boyunca bütünü ile mahrum kalacaktır. Bilimsel araştırmanın yalnızca birkaç sahası bu kadar ilgi toplamıştır. Bunun iyi ve kötü tarafları olmuştur. Olumlu yönlerine bakıldığında kısa bir sürede, fazla miktarda yeni veriler elde edilmiştir ve araştırmacılar bulgularının ne anlama geldiğini göz önünde bulundurarak insan davranışı hakkında önemli sorulara cevap bulmaya çalışmışlardır. Diğer taraftan davranışları açıklarken ikiye bölünme eğiliminin doğması bir olumsuzluktur. Sezgiye karşı mantık, hayali olana karşı tümden gelim kavramları ile gerçek ile hayal arasındaki ayırıcı çizgi sıklıkla karıştırılmıştır. Bu durum uzman olmayan kişilerin neyin spekülasyon neyin tamamen gerçek olduğunu anlamalarını güçleştirmiştir. Fakat hiç şüphesiz, beyin fonksiyonu hakkındaki önemli kavramlar ve davranışla ilgili bilgiler sol beyin ve sağ beyin çalışmalarından elde edilmiştir. Yapılacak daha önemli keşifler vardır. Bu yazının amacı konuya duyulan ilgiye dikkat çekmek, mevcut bilgilerin gözden geçirilmesini sağlayarak genç araştırıcıların meraklarını uyandırmaktır. Bu konuda hala bulunan boşlukların, genç araştırıcılar tarafından kavranmasını sağlamaktır. Yeni buluşların eğitime yapacağı değerli katkıları gündeme getirmektir.

.: Güncel

Giriş



İletişim


Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.

.: Adres

Türkocağı Caddesi No:30 06520 Balgat / ANKARA
Telefon: +90 312 286 56 56
Faks: +90 312 220 04 70
E-posta: info@turkiyeklinikleri.com

.: Yazı İşleri Servisi

Telefon: +90 312 286 56 56/ 2
E-posta: yaziisleri@turkiyeklinikleri.com

.: İngilizce Dil Redaksiyonu

Telefon: +90 312 286 56 56/ 145
E-posta: tkyayindestek@turkiyeklinikleri.com

.: Reklam Servisi

Telefon: +90 312 286 56 56/ 142
E-posta: reklam@turkiyeklinikleri.com

.: Abone ve Halkla İlişkiler Servisi

Telefon: +90 312 286 56 56/ 118
E-posta: abone@turkiyeklinikleri.com

.: Müşteri Hizmetleri

Telefon: +90 312 286 56 56/ 118
E-posta: satisdestek@turkiyeklinikleri.com

1. KULLANIM KOŞULLARI

1.1. http://www.turkiyeklinikleri.com alan adından veya bu alan adına bağlı alt alan adlarından ulaşılan internet sayfalarını (Hepsi birden kısaca "SİTE" olarak anılacaktır) kullanmak için lütfen aşağıda yazılı koşulları okuyunuz. Bu koşulları kabul etmediğiniz takdirde "SİTE"yi kullanmaktan vazgeçiniz. "SİTE" sahibi bu "SİTE"de yer alan veya alacak olan bilgileri, formları, içeriği, "SİTE"'yi, "SİTE" kullanma koşullarını dilediği zaman değiştirme hakkını saklı tutmaktadır.

1.2. Bu "SİTE"'nin sahibi Türkocağı cad. No:30, 06520 Balgat Ankara adresinde ikamet eden Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'dir (bundan böyle kısaca "Türkiye Klinikleri" olarak anılacaktır). "SİTE"'de sunulan hizmetler "Türkiye Klinikleri" tarafından sağlanmaktadır.

1.3. Bu "SİTE"'de sunulan hizmetlerden belirli bir bedel ödeyerek ya da bedelsiz olarak yararlananlar veya herhangi bir şekilde "SİTE"ye erişim sağlayan her gerçek ve tüzel kişi aşağıdaki kullanım koşullarını kabul etmiş sayılmaktadır. İşbu sözleşme içinde belirtilen koşulları "Türkiye Klinikleri" dilediği zaman değiştirebilir. Bu değişiklikler periyodik olarak "SİTE"'da yayınlanacak ve yayınlandığı tarihte geçerli olacaktır. "Türkiye Klinikleri" tarafından işbu sözleşme hükümlerinde yapılan her değişikliği "SİTE" hizmetlerinden yararlanan ve "SİTE"ye erişim sağlayan her gerçek ve tüzel kişi önceden kabul etmiş sayılmaktadır.

1.4. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" 30.03.2014 tarihinde en son değişiklik yapılarak ve web sitesi üzerinden yayınlanarak; "SİTE"yi kullanan her kişi tarafından erişimi mümkün kılınıp yürürlülüğe konmuştur. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" ayrıca, "Türkiye Klinikleri" hizmetlerinden belli bir bedel ödeyerek veya ödemeden yararlanacak olan kullanıcılarla yapılmış ve/veya yapılacak olan her türlü "KULLANICI Sözleşmesi"nin de ayrılmaz bir parçasıdır.

2. TANIMLAR

2.1. "SİTE" : "Türkiye Klinikleri" tarafından belirlenen çerçeve içerisinde çeşitli hizmetlerin ve içeriklerin sunulduğu çevrimiçi (on-line) ortamdan http://www.turkiyeklinikleri.com alan adından ve/veya bu alan adına bağlı alt alan adlarından erişimi mümkün olan web sitesi.

2.2. KULLANICI : "SİTE"ye çevrimiçi (on-line) ortamdan erişen her gerçek ve tüzel kişi.

2.3. LİNK : "SİTE" üzerinden bir başka web sitesine, dosyalara, içeriğe veya başka bir web sitesinden "SİTE"ye, dosyalara ve içeriğe erişimi mümkün kılan bağlantı.

2.4. İÇERİK : "Türkiye Klinikleri" "SİTE"yi ve/veya herhangi bir web sitesinden yayınlanan veya erişimi mümkün olan her türlü bilgi, dosya, resim, rakam, fiyat v.b görsel, yazınsal ve işitsel imgeler.

2.5. "KULLANICI SÖZLEŞMESİ" : "Türkiye Klinikleri"nin sunacağı özel nitelikteki hizmetlerden yararlanacak olan gerçek ve/veya tüzel kişilerle "Türkiye Klinikleri" arasında elektronik ortamda akdedilen sözleşme.

3. HİZMETLERİN KAPSAMI

3.1. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" üzerinden sunacağı hizmetlerin kapsamını ve niteliğini belirlemekte tamamen serbesttir.

3.2. "Türkiye Klinikleri" "SİTE" bünyesinde sunulacak servislerden yararlanabilmek için, "KULLANICI"nın "Türkiye Klinikleri" tarafından belirlenecek özellikleri taşıması gereklidir. "Türkiye Klinikleri", bu gerekliliği tek taraflı olarak dilediği zaman değiştirebilir.

3.3. "Türkiye Klinikleri"nin "SİTE" üzerinden belirli bir ücret karşılığı veya ücretsiz olarak vereceği hizmetler sınırlı sayıda olmamak üzere;

- Sağlık sektörüne yönelik bilimsel makaleler, kitaplar ve bilgilendirici yayınları sağlamak.

- - Bilimsel dergilere yönelik makale hazırlama aşamasında biçimsel, istatistikî ve editöryal destek sağlamak.

4. GENEL HÜKÜMLER

4.1. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" dâhilinde erişime açtığı hizmetler ve içeriklerden hangisinin ücrete tabi olacağını belirlemekte tamamen serbesttir.

4.2. "Türkiye Klinikleri"'nin sunduğu hizmetlerden yararlananlar ve siteyi kullananlar, yalnızca hukuka uygun ve şahsi amaçlarla "SİTE" üzerinde işlem yapabilirler. Kullanıcıların, "SİTE" dâhilinde yaptığı her işlem ve eylemdeki hukuki ve cezai sorumluluk kendilerine aittir. Her KULLANICI, "Türkiye Klinikleri"nin ve/veya başka bir üçüncü şahsın haklarına tecavüz teşkil edecek nitelikteki herhangi bir iş ve eylemde bulunmayacağını; yazılı, görsel ve işitsel bilgileri açıklamayacağını, "Türkiye Klinikleri"ne açıkladığı ve/veya "SİTE"ye gönderdiği her türlü yazılı, görsel ve işitsel bilginin "Türkiye Klinikleri"ne açıkladığı ve/veya "SİTE"ye gönderdiği sırada her türlü biçimde kullanılması, işlenmesi, saklanması, açıklanması ve üçüncü kişilere karşı ifşa edilmesi konusunda münhasır hak sahibi olduğunu kabul, beyan ve taahhüt eder. "KULLANICI" "SİTE" dâhilinde bulunan resimleri, metinleri, görsel ve işitsel imgeleri, video klipleri, dosyaları, veritabanları, katalogları ve listeleri çoğaltmayacağı, kopyalamayacağı, dağıtmayacağı, işlemeyeceğini, gerek bu eylemleri ile gerekse de başka yollarla "Türkiye Klinikleri" ile doğrudan ve/veya dolaylı olarak rekabete girmeyeceğini kabul ve taahhüt etmektedir.

4.3. "SİTE" dâhilinde üçüncü kişiler tarafından sağlanan hizmetlerden ve yayınlanan içeriklerden dolayı "Türkiye Klinikleri"nin, işbirliği içinde bulunduğu kurumların, "Türkiye Klinikleri" çalışanlarının ve yöneticilerinin, "Türkiye Klinikleri" yetkili satıcılarının sorumluluğu bulunmamaktadır. Herhangi bir üçüncü kişi tarafından sağlanan ve yayınlanan bilgilerin, içeriklerin, görsel ve işitsel imgelerin doğruluğu ve hukuka uygunluğunun taahhüdü bütünüyle bu eylemleri gerçekleştiren üçüncü kişilerin sorumluluğundadır. "Türkiye Klinikleri", üçüncü kişiler tarafından sağlanan hizmetlerin ve içeriklerin güvenliğini, doğruluğunu ve hukuka uygunluğunu taahhüt ve garanti etmemektedir.

4.4. "KULLANICI"lar, "SİTE"yi kullanarak, "Türkiye Klinikleri"nin, diğer "KULLANICI"ların ve üçüncü kişilerin aleyhine hiçbir faaliyette bulunamazlar. "KULLANICI"ların işbu "SİTE Kullanım Koşulları" hükümlerine ve hukuka aykırı olarak gerçekleştirdikleri "SİTE" üzerindeki faaliyetler nedeniyle üçüncü kişilerin uğradıkları veya uğrayabilecekleri zararlardan dolayı "Türkiye Klinikleri"nin doğrudan ve/veya dolaylı hiçbir sorumluluğu yoktur.

4.5. "KULLANICI"lar, "SİTE" dâhilinde kendileri tarafından sağlanan bilgilerin ve içeriklerin doğru ve hukuka uygun olduğunu kabul ve taahhüt etmektedirler. "Türkiye Klinikleri", "KULLANICI"lar tarafından "Türkiye Klinikleri"ne iletilen veya "SİTE" üzerinden kendileri tarafından yüklenen, değiştirilen ve sağlanan bilgilerin ve içeriklerin doğruluğunu araştırma; bu bilgi ve içeriklerin güvenli, doğru ve hukuka uygun olduğunu taahhüt ve garanti etmekle yükümlü ve sorumlu değildir.

4.6. "KULLANICI"lar, "SİTE" dâhilinde Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca haksız rekabete yol açacak faaliyetlerde bulunmayacağını, "Türkiye Klinikleri"nin ve üçüncü kişilerin şahsi ve ticari itibarı sarsacak, kişilik haklarına tecavüz ve taarruz edecek fiilleri gerçekleştirmeyeceğini kabul ve taahhüt etmektedir.

4.7. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" dâhilinde sunulan hizmetleri ve içerikleri her zaman değiştirebilme hakkını saklı tutmaktadır. "Türkiye Klinikleri", bu hakkını hiçbir bildirimde bulunmadan ve önel vermeden kullanabilir. "KULLANICI"lar, "Türkiye Klinikleri"nin talep ettiği değişiklik ve/veya düzeltmeleri ivedi olarak yerine getirmek zorundadırlar. "Türkiye Klinikleri" tarafından talep edilen değişiklik ve/veya düzeltme istekleri gerekli görüldüğü takdirde "Türkiye Klinikleri" tarafından yapılabilir. "Türkiye Klinikleri" tarafından talep edilen değişiklik ve/veya düzeltme taleplerinin, "KULLANICI"lar tarafından zamanında yerine getirilmemesi sebebiyle doğan veya doğabilecek zararlar, hukuki ve cezai sorumluluklar tamamen kullanıcılara aittir.

4.8. "SİTE" üzerinden, "Türkiye Klinikleri"nin kendi kontrolünde olmayan ve başkaca üçüncü kişilerin sahip olduğu ve işlettiği başka web sitelerine ve/veya "İÇERİK"lere ve/veya dosyalara link verebilir. Bu link'ler sadece referans kolaylığı nedeniyle sağlanmış olup ilgili web sitesini veya işleten kişiyi desteklemek amacıyla veya web sitesi veya içerdiği bilgilere yönelik herhangi bir türde bir beyan veya garanti niteliği taşımamaktadır. "SİTE" üzerindeki linkler vasıtasıyla erişilen web siteleri, dosyalar ve içerikler, bu linkler vasıtasıyla erişilen web sitelerinden sunulan hizmetler veya ürünler veya bunların içeriği hakkında "Türkiye Klinikleri"nin herhangi bir sorumluluğu yoktur.

4.9. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" üzerinden "KULLANICILAR" tarafından kendisine iletilen bilgileri "Gizlilik Politikası" ve "KULLANICI Sözleşmesi" hükümleri doğrultusunda kullanabilir. Bu bilgileri işleyebilir, bir veritabanı üzerinde tasnif edip muhafaza edebilir. "Türkiye Klinikleri" aynı zamanda; KULLANICI veya ziyaret edenin kimliği, adresi, elektronik posta adresi, telefonu, IP adresi, "SİTE"nin hangi bölümlerini ziyaret ettiği, domain tipi, tarayıcı (browser) tipi, tarih ve saat gibi bilgileri de istatistiki değerlendirme ve kişiye yönelik hizmetler sunma gibi amaçlarla kullanabilir.

5. FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI

5.1. Bu "SİTE" dâhilinde erişilen veya hukuka uygun olarak kullanıcılar tarafından sağlanan bilgiler ve bu "SİTE"nin (sınırlı olmamak kaydıyla tasarım, metin, imge, html kodu ve diğer kodlar) tüm elemanları (Hepsi birden "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmaları olarak anılacaktır) "Türkiye Klinikleri"ne aittir. Kullanıcılar, "Türkiye Klinikleri" hizmetlerini, "Türkiye Klinikleri" bilgilerini ve "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmalarını yeniden satmak, işlemek, paylaşmak, dağıtmak, sergilemek veya başkasının "Türkiye Klinikleri"nin hizmetlerine erişmesi veya kullanmasına izin vermek hakkına sahip değildirler. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde "Türkiye Klinikleri" tarafından sarahaten izin verilen durumlar haricinde "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmalarını çoğaltamaz, işleyemez, dağıtamaz veya bunlardan türemiş çalışmalar yapamaz veya hazırlayamaz.

5.2. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde "Türkiye Klinikleri" tarafından sarahaten yetki verilmediği hallerde "Türkiye Klinikleri"; "Türkiye Klinikleri" hizmetleri, "Türkiye Klinikleri" bilgileri, "Türkiye Klinikleri" telif haklarına tabi çalışmaları, "Türkiye Klinikleri" ticari markaları, "Türkiye Klinikleri" ticari görünümü veya bu SİTE vasıtasıyla sağladığı başkaca varlık ve bilgilere yönelik tüm haklarını saklı tutmaktadır.

6. SİTE KULLANIM KOŞULLARINDA DEĞİŞİKLİKLER

"Türkiye Klinikleri", tamamen kendi takdirine bağlı olarak işbu "SİTE Kullanım Koşulları"nı herhangi bir zamanda "SİTE"'da ilan ederek değiştirebilir. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları"nın değişen hükümleri, ilan edildikleri tarihte geçerlilik kazanacaktır. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" kullanıcının tek taraflı beyanları ile değiştirilemez.

7. MUCBİR SEBEPLER

Hukuken mücbir sebep sayılan tüm durumlarda, "Türkiye Klinikleri" işbu "SİTE Kullanım Koşulları", gizlilik politikası ve "KULLANICI Sözleşmesi"nden herhangi birini geç ifa etme veya ifa etmeme nedeniyle yükümlü değildir. Bu ve bunun gibi durumlar, "Türkiye Klinikleri" açısından, gecikme veya ifa etmeme veya temerrüt addedilmeyecek veya bu durumlar için "Türkiye Klinikleri"nin herhangi bir tazminat yükümlülüğü doğmayacaktır. "Mücbir sebep" terimi, ilgili tarafın makul kontrolü haricinde ve "Türkiye Klinikleri"nin gerekli özeni göstermesine rağmen önleyemediği olaylar olarak yorumlanacaktır. Bunu yanında sınırlı olmamak koşuluyla, doğal afet, isyan, savaş, grev, iletişim sorunları, altyapı ve internet arızaları, elektrik kesintisi ve kötü hava koşulları gibi durumlar mücbir sebep olaylarına dâhildir.

8. UYGULANACAK HUKUK VE YETKİ

İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" uygulanmasında, yorumlanmasında ve bu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde doğan hukuki ilişkilerin yönetiminde yabancılık unsuru bulunması durumunda Türk kanunlar ihtilafı kuralları hariç olmak üzere Türk Hukuku uygulanacaktır. İşbu sözleşmeden dolayı doğan veya doğabilecek her türlü ihtilafın hallinde Ankara Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir.

9. YÜRÜRLÜLÜK VE KABUL

İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" "Türkiye Klinikleri" tarafından "SİTE" içersinde ilan edildiği tarihte yürürlülük kazanır. Kullanıcılar, işbu sözleşme hükümlerini "SİTE"yi kullanmakla kabul etmiş olmaktadırlar. "Türkiye Klinikleri", dilediği zaman iş bu sözleşme hükümlerinde değişikliğe gidebilir ve değişiklikler sürüm numarası ve değişiklik tarihi belirtilerek "SİTE" üzerinde yayınlandığı tarihte yürürlülüğe girer.

30.03.2014

Gizlilik Bildirimi

  Sitemizi ziyaret etmeden önce aşağıda yazılı kullanım ilkelerini mutlaka okumanızı öneririz. Bu şartları kabul etmeniz halinde sitemizden faydalanırken kurallarımıza uymanız yararınıza olacaktır. Lütfen Kullanım İlkelerimizin tamamını okuyunuz.

  www.turkiyeklinikleri.com Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye ait hekimleri sağlık alanında bilgilendirmeye yönelik hazırlanmış bir web sitesidir.

  www.turkiyeklinikleri.com kullanıcılarının kimliklerine, adreslerine, hizmet sağlayıcılarına ve benzeri bilgilerine erişemez. Bu bilgileri kullanıcılar isterse formlar yoluyla siteye gönderebilirler. Ancak, www.turkiyeklinikleri.com donanım ve yazılım bilgilerinizi toplayabilir. Bu bilgiler arasında şunlar yer alır: IP adresiniz, tarayıcı türü, işletim sistemi, etki alan adı, erişim süreleri ve ilgili web adresleri. www.turkiyeklinikleri.com kullanıcılardan aldığı kişisel bilgileri (isminiz, elektronik posta adresiniz, ev ve iş adresiniz, telefon numaranız, vb.) üçüncü bir kuruma satamaz, kamuoyuna yayınlayamaz, site içinde tutamaz. Alınan bilgiler sitenin ziyaretçi profili, raporlama ve hizmetlerin tanıtımına kaynak olması için yönlendirici özellik taşır.

  www.turkiyeklinikleri.com sizden aldığı bilgileri şu amaçlar için kullanır:

-Web sitesini iyileştirmek,geliştirmek ve kaliteyi korumak,

-Ziyaretçi profili ve genel istatistik veriler oluşturmak,

-Ziyaretçilerin sitemizi nasıl kullandığı ile ilgili eğilimlerini belirlemek,

-Asılı yayınlar/yazışmalar göndermek,

-Elektronik posta yoluyla basın bültenleri veya bildirimler göndermek,

-Etkinlik ya da yarışma için liste oluşturmak.

  www.turkiyeklinikleri.com adresini kullanmakla;

-Herhangi bir kullanıcının yasal ve ahlaki olmayan davranışlarından Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin sorumlu tutulamayacağını,

-Kullanım ilkelerinin zaman zaman değiştirebileceğini,

-Diğer bağlantı sağladığı ama denetleyemediği sitelerin içeriklerinden veya bilgisayarınıza verecek zararlardan sorumlu olmadığını kabul etmiş sayılırsınız.

  Aşağıda belirtilen durumlarda Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. sitesini kullanıcılara kapatabilir:

-Yanlış, eksik, yanıltıcı ve genel ahlak kurallarına uygun olmayan ifadeleri içeren bilgilerin siteye kaydedilmesi durumunda,

-İstenilen bilgilerin içine ilan, reklam, duyuru, özel veya tüzel kişiliklere hakaret içeren ifadeler kullanıldığında,

-Çeşitli yollarla siteye yapılan saldırılar sırasında

-Virüs nedeniyle sitenin yapısının bozulması durumunda.

  Kod ve yazılım da dahil, sitede yer alan yazılı, görüntülü ve sesli fikir ürünleri Telif Hakları ile ilgili yasal mevzuat uyarınca güvence altındadır.

  Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.in yazılı izni olmadığı sürece sitede yer alan bilgiler; başka bir bilgisayara yüklenemez, değiştirilemez, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yeniden yayınlanamaz, postalanamaz, dağıtılamaz.

  Sitede bulunan yazılım ve tasarımların her hakkı Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye aittir.

  Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. kullanım ilkelerimizle ilgili yorumlarınızı almaktan memnuniyet duyacaktır. Sitemizi zenginleştirebileceğini düşündüğünüz konuları ya da sitemizle ilgili yaşadığınız bir problem olursa lütfen bizimle paylaşın.

info@turkiyeklinikleri.com

04.04.2014