Endüstri ile İlişki
Dergideki ilk yazı, Avrupa Anesteziyoloji Derneği'nin (ESA) monitörizasyon çalışma grubunun başkanı tarafından yazılmıştır.2 Bu kadar yeni ve hızla değişen monitörizasyona gerçekten ihtiyacımız olup olmadığı incelenmektedir. Bu bağlamda aslında monitörizasyon konusunun, bilim ve endüstri işbirliğinin en girift şekilde gerçekleştiği alan olduğu görülebilir. Gerçekten de, kısa süre içinde pazara sunulan yöntem ve gereçlerin bir kısmı, pratik uygulama alanı bulamamaktadır.
Anesteziye bağlı (önlenebilir) hasta kaybının yıllar içinde düşmesinde, izleme tekniklerinde gelişmelerin önemli bir rolü olduğu mutlaktır.3 Ancak yine de, uluslararası derneklerin en önemli sloganının ''ihtiyat'' (''vigilance'') olduğu unutulmamalıdır. Bu bağlamda, izleme yöntemlerinin, 'ihtiyat'lı bir anesteziyi tek başına sağlamayacağı, ancak anlamlı katkıda bulanacağı bilinmelidir. Endüstri tarafından sunulan yöntemler, bu 'ihtiyat'ı sağlama konusunda ''güvenilirlik'', ''kolaylık'', ''daha az invaziflik'' ve hatta ''hesaplılık'' gibi ölçütlerle değerlendirilmeli ve ancak ondan sonra kullanıma girmelidir. Bu açıdan bakıldığında, son on yıl içindeki gelişmeler, bir yandan örneğin pulmoner arter kateteri gibi geçmiş yılların çok sık başvurulan bir yönteminin indikasyon alanını çok daraltırken, öbür yandan büyük bir tanıtım ile pazara girmiş bazı yöntemler de seleflerini yerlerinden edemeyerek ortadan kaybolmuşlardır.
Günümüzde kabul edilen zorunlu monitörizasyonlar, elektrokardiyografi, non-invazif kan basıncı, puls oksimetri ve kapnografi iken, çeşitli dernekler sinir stimülatörü ve/veya ısı takibini de zorunlu olarak kabul etmektedirler. Bunların ötesinde, pekçok hastada, ek monitörizasyon yöntemlerine ihtiyaç olmaktadır.
Bazı Yeni Monitörizasyon Yöntemleri
Pulmoner arter kateteri, son yıllara kadar çok geniş bir indikasyon alanı (kardiyak cerrahi, kardiyolojik sorunlu hastalar, sepsis, çeşitli nedenli şoklar vb.) olması nedeniyler anestezi pratiğinin çok önemli bir parçası idi. İnvazif ve biraz da karmaşık bir yöntem olması nedeniylei önemli bir sorun oluşturduğu da oluyordu; anestezi uzmanlık eğitiminde önemli bir kilometre taşı olarak kabul edilirdi. Günümüzde, hemodinamik monitörizasyondaki yeni yöntemler, hem daha az invazif olmaları, hem de daha dolaysız sonuçlar vermeleri nedeni ile pulmoner arter kateterinin indikasyon alanını çok kısıtlamıştır. Derginin bu sayısında bir derleme bu monitörizasyona ayrılmıştır,4 bunun dışında iki derlemede de, konu ile ilgili bilgiler bulunmaktadır.5,6
Gerçekten de, pulmoner arter kateteri ile ölçülen, damar sistemlerindeki basınçlardır. Bu basınç verileri ile, hacimler hakkında dolaylı ''ve kimi zaman da yanlış olabilen- bilgiler edinilmeye çalışılır. İlk örnekleri 90'lı yıllarda görüldükten sonra, devamlı bir gelişme içinde piyasaya sürülen yöntemlerde ise, hem kateter pulmoner artere kadar ilerletilmek zorunda kalmadığı için komplikasyon ihtimali azalmakta, hem de hacim hakkında dolaysız bir bilgi edinilmektedir.
Şok durumunda, asıl sorun dokunun oksijenlenmesinde ve oksijenin doku tarafından kullanılabilmesindedir. Bu durumlarda da, eski zamanlarda pulmoner arter kateterinin distal ucundan alınan kan ile arteryel oksijen sunumuyla, dokudaki ekstraksiyon hakkında bilgi üretilmeye çalışılırdı.
Günümüzde, doku oksijenlenmesini daha dolaysız ve daha güvenilir bir şekilde izleyebiliyoruz;6 bu yöntemin hemodinamik monitörizasyon ile birlikte kullanımı sayesinde, şok durumunda müdahele edilmesi gereken basamak hakkında daha kesin bir tanı koyabiliyor; sonuçta uygulanan tedavinin etkinliğini de objektif bir şekilde değerlendirebiliyoruz.
Anestezi pratiğine hızla girmiş bulunan bir diğer yöntem, transözofageal ekokardiyografi (TÖE)'dir. Başta kalp cerrahisi olmak üzere, yoğun bakımda da TÖE giderek sıklıkla kullanılmaktadır. TÖE'nin tanı amaçlı kullanımı dışında, bizim branşımızda belki daha sık ve daha değerli olarak bir monitör olarak da kullanımı söz konusudur.5 Kalp cerrahisinde, ameliyatın başarısının değerlendirilmesi bile başlı başına önemli bir izleme başarısıdır. Ayrıca, daha önce yine pulmoner arter kateteri ile izlenen pek çok parametre, TÖE ile daha az invazif ve daha kolay biçimde izlenebilir; karaciğer transplantasyonu örneğinde görülebileceği gibi... Yine de, TÖE de, değerlendirmenin büyük ölçüde ''öznel'' olduğu unutulmamalıdır.
Hızlı kanama ve dolayısıyla hızlı transfüzyon gereken olgularda, hemoglobinin devamlı izlenmesi, yeni monitörizasyon yöntemlerinden biridir.7 Konuyu salt ekonomik yönden ele alsak bile, intraoperatif dönemde yapılan kangazı örneklemelerinin önemli bir kısmının aslında oksijenlenme ve gaz alışverişini değerlendirmekten çok, hemoglobin ölçümü için yapıldığını göz önünde bulunduracak olursak, bu yöntemin aslında oldukça da ekonomik olduğu anlaşılacaktır. Hele ki, transfüzyon uygulamalarının önemli bir kısmının tamamen öznel nedenlerle, ''tedbir olsun diye'' yapıldığının anlaşıldığı ve bu transfüzyonlar ile de hastaya zarar verildiğinin bilindiği günümüzde, transfüzyon indikasyonunun da daha nesnel bir temele dayandırılması bakımından bu yöntem daha da önem kazanmaktadır.
Kanama ile ilişkili olarak patolojik değişiklikler gösterebilen tek parametre hemoglobin değildir, pıhtılaşmada da düzeltilmesi gerekli değişiklikler ortaya çıkar. Tıp pratiğinin belki de en karmaşık alanlarından birinde, patoloji pek çok farklı düzeyde olabilir: Trombosit sayısı veya trombosit etkinliğinden başlayarak, pıhtılaşma faktörlerine giden, oradan da tromboliz mekanizmalarına uzanan bu süreçte sorunun hangi aşamada olduğunun anlaşılması için tromboelastografi önemli bir yöntemdir.8 Aslında pek de yeni bir yöntem olmamakla beraber, teknolojik gelişmeler sonucunda daha önceleri sorunlu kabul edilebilen bazı yönleri düzeltilmiştir. Bu şekliyle, pıhtılaşmanın pek çok değişikliğe uğradığı hasta gruplarında başarı ile kullanılabilmektedir.
Kapnografi, anesteziyoloji pratiğine girdikten göreceli kısa bir süre sonra, ayrılmaz bir parça halini almış ve ''zorunlu'' bir monitörizasyon olarak kabul edilmiştir. Anestezi sırasında, entübasyonun doğruluğunu göstermek başta olmak üzere, hipo- ve hiperventilasyon hakkında ve benzeri pek çok konuda bilgi veren bu yöntem, artık entübe olmayan hastalarda da kullanılabilmeye başlamıştır.9 Bu hali ile kapnografi, sadece branşımız tarafından değil, pek çok diğer meslektaşımız tarafından da kullanılabilecek, muhtemelen yakında puls oksimetri kadar tıp pratiğinin önemli bir parçası olacaktır.
Yapay solunum uygulaması, sağlıklı akciğerde bile kaçınılmaz olarak ventilasyon-perfüzyon eşleşmesinde bir uyumsuzluğu ortaya çıkarır.
Anestezist-yoğun bakımcılar, kendi uygulamaları ile ortaya çıkan bu sorunu sonra başka manevralar ile düzeltmeye çalışırlar. Burada önemli olan, bu uyumsuzluğun şimdiye dek, pek çok kurum için imkânsız sayılabilecek yöntemler (her bir yeni yapay solunum stratejisi ile ayrı ayrı tomografi çekmek gibi) haricinde, monitörize edilemeyecek olması idi.
Günümüzde , ''elektriksel impedans tomografi'' (EIT) adı verilen bir gereç ile bu sorun alt edilmiş gibi görünmektedir.
Yöntem, özellikle yoğun bakım için çok umut vaat etmektedir; ameliyatlarda kullanımı için biraz daha deneyim gerekecek gibi görünmektedir. Dergimizdeki derlemede, bu alet ile perfüzyon hakkında da çıkarımlar yapılabileceği görülmektedir.10
Anesteziyoloji ve Yoğun Bakım, ayrılamayacak bir bütündür; nöroanestezi-nörolojik yoğun bakım ikilisi bu savın en önemli kanıtlarından biridir. Nörolojik durumun monitörizasyonu konusunda, perioperatif (intra- ve postoperatif) yöntemler ile nörotravma geçiren hastalarda uygulanan metodlar birbirini desteklemektedir. Bu sinerji sonucunda, nöromonitörizasyon başlı başına bir konu halini alıp, son yıllarda ciddi gelişmelerin olduğu bir alan olmuştur.11
Anestezi derinliğinin monitörizasyonu (DoA şeklinde kısaltılması giderek daha sıklaşmaktadır), endüstri-bilim işbirliğine de, endüstri-bilim çelişkisine de örnek oluşturabilir gibi görünmektedir. Temelde elektroensefalografi ile uyandırılmış potansiyeller tekniklerinin farklı şekillerde kombine edilerek, ameliyat sırasında kullanılabilecek şekilde sayısal bir türevi ile basitleştirilmesi fikri ilk ortaya çıktığında, çok daha yüksek beklentileri de karşılamak iddiasındaydı. Geçen yıllar, bu beklentilerin önemli bir kısmının karşılanamadığını gösterdi. Ancak, ''DoA'' hâlen pek çok ameliyatta anestezistin işini çok kolaylaştıran bir yöntemdir ve çeşitli ürünler ile kullanımı artarak devam etmektedir.12 Son yıllarda, anestezinin bir diğer komponenti olan analjezinin de nesnel takibi olasılığı ortaya çıkmıştır.
Dergideki son derleme, bazen ne kadar basit fikirlerin ne kadar önemli sonuçları doğurabileceğini göstermesi bakımından da önemlidir. Batın içi basınç ile mesane içi basıncın korelasyonu sayesinde, çok daha zor ölçülebilecek olan batın için basınç, çok daha basit olan olan mesane içi basınç ile değerlendirilebilmektedir.13 Bu konu, daha çok inovasyona açık bir konu gibi görünmektedir.
Sonuç: İnovasyon ve Anesteziyoloji
''İnovasyon'' terimi, dilimize yeni yeni yerleşmiştir; uygulamasını bulduğunu ise henüz söyleyemeyiz. Türkçe karşılık olarak ''yenileşim'' terimi önerilmektedir. Herhalde, branşımızdaki ''yenileşim'' alanının en açık olduğu konu, monitörizasyon olsa gerektir.
Yaygın olarak kullanageldiğimiz yöntemlerin aslında bazen çok basit fikirlerden ortaya çıktığını aklımızdan çıkartmazsak belki de, bu gelişime katkıda bulunabiliriz.
Prof.Dr. N. Mert ŞENTÜRK
Sayı Editörü
Kaynaklar
1. Kurt E, Coşar A. Anestezide Monitörizasyon özel sayısı. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2009;2(1):1-62.
2. Hendrickx JFA, De Wolf AM. Do We Need New Monitoring, or Should We Instead Make Better Use of Our Current Monitors' Lessons Learned from the Breathing Circle:
We First Need to Better Understand What We are Already Monitoring. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2015;8(1):1-7.
3. Pedersen T. Mortality associated anaesthesia. Balliere's Clin Anesthesiol 1996:10:237-50
4. Sivrikoz N, Sungur Z. Hemodinamik Monitörizasyonda Yenilikler. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2015;8(1):15-9.
5. Erdemli Ö, Tezcan B. Bir Monitörizasyon Yöntemi Olarak Transözofageal Ekokardiyografi. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2015;8(1):41-8.
6. Toraman F, Aksu U. Doku Oksijenlenmesi ve Perfüzyon Monitörizasyonu. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2015;8(1):8-14.
7. Toprak Hİ. Devamlı Non-invaziv Hemoglobin Ölçümü. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2015;8(1):49-56.
8. Karaaslan K. Hasta Başı Pıhtılaşma Takibi: Tromboelastografi ve Rotasyonel Tromboelastometri. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2015;8(1):65-74.
9. Şener EB. Non-invaziv Ventilasyonda End-Tidal Karbondioksit. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2015;8(1):31-40.
10. Borges JB. Electrical Impedance Tomography. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2015;8(1):20-4.
11. Denizci E, Şahin A. Nöromonitörizasyon Yöntemleri ve Kullanım Alanları. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2015;8(1):25-30.
12. Büget Mİ, Sungur MO. Anestezi Derinliği ve Analjezi Ölçümü. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2015;8(1):57-64.
13. Ergin Özcan P. İntraabdominal Basınç. Turkiye Klinikleri J Anest Reanim-Special Topics 2015;8(1):75-80.
.: İşlem Listesi