Göreceli anlama yeteneğimizle, çıkar ve fedakârlıklarımızla, şu kısacık ömrümüz boyunca, güzel dünyamızı paylaşmaya çalışıyoruz. Evren içindeki varlığımızı ne kadar sorgulasak da, var olduğumuz zaman boyutunda ve bu alanda bir arpa boyu bile yol alabilmiş sayılmayız.
Günümüzde, yani 21.yüzyılda, insanoğlunun eski dönemlere göre daha iyi eğitilmiş, birbirinin hak ve hukukuna saygılı, anlayışlı, sevecen, demokratik olması beklenir. Bireylerin ortak çalışmaya, mutluluğu-başarıyı-dertleri paylaşmaya eğilimli olmaları beklenilirken, gerçeğin böyle olamadığı da ortadadır. Şu ya da bu şekilde masum çocukların ve insanların çeşitli afet ve sayrılıklarla her gün, her saniye gerçekleşen kaybı ise içimizi kavurmaktadır.
İnsanlık kadar eski olan tarihi içinde, kırık saran, kafatasını açan, zor koşulların kahramanı hekimler arasında; cerrahlar, insanı acılardan kurtarabilmek için durmak bilmez, değerli bir savaşım içindedir. Bizim özel alanımız, çocuk cerrahisi ise; bilimdeki aydınlanmayla doğru orantılı olarak, mini-canlılar dünyasının kontrol edilebilirliği ve anestezi olanaklarının gelişmesiyle ancak son yüzyıl içinde canlanabilmiştir. Çocuk hastanın erişkine göre farklı tepki ve duyarlılıklarının olması, uterus-içi ve dışı yaşamda stres karşısındaki olağanüstü dayanıklılığı, yüksek metabolizması ve üstün yara iyileşme hızına bağlı olarak diğer disiplinlere oranla daha ivmeli ilerlemektedir.
Geride bıraktığımız çaba ve ürünlerinin birbirimize ve diğerlerine en fazla yararı sağlaması amaçlanmaktadır. Genç Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Türk bilim-insanından beklenilen; taklitçi, ''evetçi'' ya da baş-sallayıcı olmak değil, tam tersine; ilerici, keşifçi ve icatçı olunmasıdır. Toplumumuzdan aldıklarımızın onlara fazlasıyla geri ödenmeye çalışılması, onların gönencinin daha da ileriye götürülmesidir. Yabancıların ülkemiz üzerindeki kötü emellerinin ve iştihalarının kabardığı günümüzde; ülkemiz insanları, her çalışma alanında bulunan iş-birlikçi bireylerce baskı altında tutulmakta, başkalarına pazarlanmakta ve geri bırakılmaktadır. Tüm bu güçlüklerin Atatürk'ün ülkeyi emanet ettiği gençlik ve ulusal bağlarla aşılacağı ise umudumuz olarak kalmıştır. Bu nedenle, ülkemizde bilimsel yayınlar alanında önemli bir yeri tutan Türkiye Klinikleri'nin Türk-bilim insanlarına yönelik değerli çabaları içinde yer almak bizler için bir onur vermekte, sizlere ulaşabilmemiz için bir fırsat sağlamaktadır.
Derginin bu özel sayısında belirlenen konu; ''Yenidoğan, Bebek ve Çocuklarda Kasık, Skrotal ve Labiyal Yörenin Cerrahi Yöntemler Kullanılarak Sağaltılabilinecek Sorunları'dır. Kapsamı; insan bedeninin özel yaş dönemlerinde ve cinsiyetine göre uterus-içi yaşamdan, içinde yaşadığımız atmosferle işlevsel ilişki kurduğu dönemimizde durak-durmak bilmeyen gözelerimiz ve canlı organizmamızın moleküler, işlevsel, embriyolojik, histolojik, klinik değişimlerini ve cerrahi çözümlerini, alanımızdaki özellikleriyle yansıtmaktır.
Dergi; değerli, genç ve yoğun çalışan hocalarımızın bilgileri, sizlere vermek istedikleri deneyim ve birikimlerini iletmek amacındadır. Buna karşılık, edinilen bu bilginin, olayların ardındaki fizyolojik ve biyokimyasal değişikliklerin tarafınızdan kavranması ve sizler tarafından kendi öngörü, araştırmacı/yaratıcı düşünceleriniz ve deneyimlerinizle geliştirmek bir yerde mesleksel, diğer taraftan insanlık adına, sizlerin görevidir. Zaten yakından bildiğiniz kavramları desteklemenin ötesinde, özellikle sıkışık durumlarda, zorlandığınız anlarda size yol gösterici bir sistematiği kafanızda kurabilirsek, bize ancak bunun mutluluğu ve huzuru yansır. Doğal olarak, derginin bu özel sayısı, sınırlı ortamı içinde, her çeşit soruya yanıt aranacak bir başvuru kitabı değildir. Hiç değinilmemiş konular olduğu gibi, çok kısıtlı bilgi içeren ve eksik bulacağınız kavramlar da bulunacaktır...
Cerrah, kara toprağı belleyen, süren ya da sulamak için üzerini yararak su-yolu açan çiftçiye benzer. Burada doğa; ortam sıcaklığını, nemini, doku sıvı-elektrolit dengesini, bağışıksal olayları, atomların, moleküllerin oluşturduğu yapıların dağılımını, birleşip ayrışmasını, işlevlerin oluşma mekanizmalarını simgeler. Doğa, diğer bir deyişle; güneş ışınları, atmosfer, kar, yağmur ve toprağın yapısıdır. Ortamın sulanması, besin maddeleriyle beslenmesidir. Cerrahın diğer hekimlerden farklı yanı; histoloji ve anatomi düzeneğinde, patolojik olarak karşılaşılandan daha farklı boyutlara olanak sağlayan, yerleştiren, düzenleyen bir girişimci sağaltman olmasıdır. Cerrahi işlemin ardından gereken dengeyi ve gereğini doğa sağlar. Genetik yapıya bağlı olarak, moleküler, sitolojik ve histolojik düzeyde, bir kısmını bildiğimiz, ancak henüz tümünü kavrayamadığımız, olaylar yeni ortaya çıkan yapıyı yeniden düzenler.
Hemen her çocuk cerrahının eğitiminde temel bir yeri olan kasık ve dış genitallerin bulunduğu yörenin cerrahi sorunlarını iyi kavramış olmak, yalnız sağaltımından sorumlu olduğumuz insanlara en iyi koşulları sağlamamız biçiminde ele alınmamalıdır. Araştırıcı niteliğimizin yanı sıra, bilimin bizlerce daha iyi anlaşılmasını ve evrensel boyutta daha ilerlemesini sağlayacak eylemleri gerçekleştirmemizin, yaptığımız ya da yapmaya çalıştığımız işi en ciddi ve doğru biçimde gerçekleştirmemize bağlı olduğunun hepimiz bilincinde olmalıyız.
Kimi zaman, sabahın köründe kimi zaman gecenin ortasında bebek ya da çocuk hasta için çağrılırız. Karın, kasık ağrısı yakınmalarıyla acil olarak hastaneye yatırılan ve derdini bile anlatamayan bir bebeğin sorununun anlaşılması, diğer bir deyişle; tanısı bizlere bağlıdır. İvedi cerrahi girişimle ya da sorunun düzeltilmesi için temel alınacak yöntemin seçimiyle ve de plânlı ameliyatına giren çocuk cerrahını bekleyen yaşamsal sorunlar arasında bu dergide ele alınmamış konuların da olması doğaldır. Kaldı ki; ''cerrahlık sanatı'' salt bilgi ile sınırlı olmayıp, bebek hastaların ana-baba ve aileleriyle olumlu iletişim kurma ve onlarla iş-birliği sağlayabilme becerisiyle de yakından ilişkilidir.
Cerrahinin sanattan öte; bilgi, beceri, tutum ve davranışlar tümünü oluşturan bir disiplin olması, bu alanda uğraşanları oldukça zorlar. Diğer yandan, insanı bilge, olgun niteliklerle donatan etmenler: deneyimler ve cerrahın beynini, dikkat ve becerisini zorlayarak gerçekleştirdiği yoğrulmadır. Bu aşamada stresin, felâketlerin, zorlamaların, yoksunlukların, savaşların; diğer bir deyişle, doğaya ve ölüme karşı yapılan her türlü savaşımın cerrahın düşünme ve zorlukları yenmeye yönelik karar ve davranışlarına etkileri büyüktür. Dahası, insan yaşamını tehdit etmeden, cerrah üzerindeki zorlamalar, kendi alanındaki önemli gelişmeleri tetiklemektedir. En güç koşullarda ''beyinde beliren, birden yanan ışık'' cerraha değerli bir yöntemin keşfini, yeni bir çözüm yolunun bulunmasını sağlamaktadır. Ancak doğal ki, bunlar boş beyinlerle olamaz. Bilimdeki sıçramalar, atılımlar ancak terle, kanla, göz yaşı, çürütülmüş dirsekler ve uzun süren yoğun birikimlerle sağlanabilmektedir.
Gözünü budaktan sakınmayan meslek arkadaşlarımızın giderek daha başarılı olacaklarına inancımız tamdır. Hemen her gün aynı saatte, aynı yoldan geçen, diğer yandan; karşısına çıkan ufak tefek pürüzlerle baş etmekten bile kaçınan bireylerin kendisinin, bizlerin ve dolayısıyla halkımızın ilgi alanına yenilikler getirmesi ise pek olanaklı görülmemektedir. Cerrahın görevi hiçbir bireysel ayırım yapmadan, kendisinden beklenilen her anda hastasının olağan yaşantısına biran önce dönebilmesini sağlamak, bu nedenle en az doku hasarı yapmak, yaptığı işte karmaşaların oluşmasını önlemek, gerçekleştirdiği kesinin en iyi kozmetik yanıtla iyileşmesini sağlamaktır. Ömrünün otuz-yedi yılını bu işlere adamış olan bir arkadaşınız olarak hepinize insanlık ve çocuk cerrahisi uğrunda başarılar diliyorum.
Prof.Dr. İsmail Halûk GÖKÇORA
Sayı Editörü
.: İşlem Listesi