Migration, as a transnational escape experience from transgenerational traumatic experiences, is the silent footprints of escaping from a dissociative revolution in societies controlled by global monolithic cultures, psychosocial oppression and traumatic experiences! The phenomenon of migration is a transnational and transboundary life experience with every psychosocial dimension, every component and every dynamic. Today, with the massive increase in the number of migrants and refugees all over the world, ''migration psychology'' in modern psychotraumatology and dissoanalysis theory has entered a new theoretical structuring process with clinical and theoretical studies based on trauma and dissociation. It is a great honour for my academic identity that the ''Dissoanalytic Migration Theory'' and ''Dissoanalytic Migration Manifesto'', which have been structured by me, have attracted great national and international attention!
In terms of dissoanalytic migration theory, migrations at all times in the world are the efforts of the masses to emancipate themselves from the "obedient psychosocial mode" and even to become individuated in the face of oppression, wars, terrorist attacks and genocides! The migration odyssey and migration trauma is one of the most fundamental topics of clinical psychology and psychiatry. The migration experience, inherently traumatic from pre-migration through migration and post-migration stages, is a journey that profoundly impacts migrants' identities, consciousness, and memories, either by reinforcing them or by assimilating even eliminating them! ''Migration melancholy'' encompasses feelings of hopelessness, despondency, resentment, and sorrow typically experienced in short phases by individuals as they leave or are compelled to leave their homelands while still loving them!
The ''Dissoanalytical Migration Manifesto'' is both a transcentennial and transgenerational analysis and prediction that includes important turning points on the permanent, short- or long-term psychosocial transformation of individual and mass human mobility. The migration phenomenon, the most mobile psychosocial component in the history of humanity and civilization, serves as a resolute declaration, even a manifesto, against natural disasters, persistent oppressions, dominant leaders, dysfunctional families, and dysfunctional nations! In all migrations, subjects experience a psychosocial rupture, just like in dissociation, and try to regain their autonomy and relational reciprocity after a transboundary life experience!
In all times of the world and in all societies of the world where transgenerational development succumbs to transgenerational fossilization, compassion, justice and loyalty, as well as science, art and civilization, begin to disappear. An advanced segment of dysfunctional societies within the monolithic culture hegemony can exceed the average and create a development-oriented break only through ''dissociative revolutions'' and "dissociative emancipations" or ''developmental migrations'' that occur after long periods of time. Dissociative revolutions, dissociative emancipations and developmental migrations are all challenging actions taken by individuals and societies that have been controlled and ruled by oppressing and traumatizing them for many years, to cut their symbiotic ties with their dictators and even the monolithic cultures that exploit them, to move away from the ideas of terrorism, war and genocide, and to become liberated and individuated. With these challenging actions, a psychosocial consciousness alliance is achieved, empathy-oriented positive child-rearing styles are adopted, and a peace-oriented progressive new human and social profile is created. According to the dissoanalytic migration theory, dissociative revolutions, dissociative emancipations and developmental migrations create an irreversible psychosocial change in all individuals and societies so that the subjects can no longer be themselves!
Prof. Dr. Erdinç ÖZTÜRK
Editor
İstanbul University-Cerrahpaşa Institute of Forensic Sciences and Legal Medicine, Department of Social Sciences, Psychotraumatology and Psychohistory Research Unit, İstanbul, Türkiye
Kuşaklaraşırı travmatik yaşantılardan sınırlaraşırı bir kaçış deneyimi olarak göç; küresel monolithik kültürlerle, psikotoplumsal baskılarla ve travmatik yaşantılarla kontrol edilen toplumlarda bir dissosiyatif devrimden kaçışın sessiz ayak izleridir! Göç fenomeni, psikotoplumsal her boyutu, her bileşeni ve her dinamiğiyle sınırlaraşırı ve sınırlaraşımı bir yaşam deneyimidir. Bugün, dünyadaki bütün göçmen ve mülteci sayısındaki muazzam artışla birlikte modern psikotravmatoloji ve dissoanaliz kuramında ''göç psikolojisi'', travma ve dissosiyasyon temelli klinik ve teorik çalışmalarla yeni bir kuramsal yapılanma sürecine girmiştir. Tarafımca yapılandırılmış olan ''Dissoanalitik Göç Kuramı'' ve ''Dissoanalitik Göç Manifestosu''nun ulusal ve uluslararası eksende büyük ilgi görmesi, akademik kimliğim adına büyük bir gururdur!
Dissoanalitik göç kuramı açısından dünyanın bütün zamanlarındaki göçler; baskılar, savaşlar, terör atakları ve soykırımlar karşısında kitlelerin ''itaatkâr psikotoplumsal mod''dan kurtuluş hatta kendileşme çabalarıdır! Göç serüveni ve göç travması, klinik psikoloji ve psikiyatrinin en temel konularından biridir. Psikotoplumsal uyum adına öncesi, esnası ve sonrasıyla tümden travmatik bir serüven olan göç deneyimi, göçmenlerin kimliklerini, bilinçlerini ve belleklerini adeta bölerek onları güçlendirmekte ya da asimile hatta elimine etmektedir! ''Göç melankolisi'', bireylerin anavatanlarını severken terk etmeleri ya da terk etmek zorunda kalmalarıyla ilişkili olarak genellikle kısa evrelerde deneyimledikleri umutsuzluk, çökkünlük, küskünlük ve hüzün duygularının tümüdür!
''Dissoanalitik Göç Manifestosu'', bireysel ve kitlesel insan hareketliliğinin kalıcı, kısa ya da uzun dönemli psikotoplumsal dönüşüm üzerine önemli dönüm noktalarını içeren hem asırlaraşırı hem de kuşaklaraşırı bir analiz ve prediksiyondur. İnsanlık ve uygarlık tarihinin en mobil psikotoplumsal ajanı olan göç fenomeni, doğal afetlere, süreğen baskılara, dominant liderlere, disfoksiyonel ailelere ve disfonksiyonel uluslara karşı oldukça sert bir bildirgedir hatta bir manifestodur! Bütün göçlerde bireyler ve toplumlar tıpkı dissosiyasyonda olduğu gibi bir psikotoplumsal kopma yaşarlar ve yeni bir yaşam örgütlenmesinde kendi otonomilerini ve ilişkisel karşılıklılıklarını yeniden kazanmaya çalışırlar!
Kuşaklaraşırı gelişimin kuşaklaraşırı fosilleşime yenik düştüğü dünyanın bütün zamanlarında ve dünyanın bütün toplumlarında bilim, sanat ve medeniyet kadar merhamet, adalet ve sadakat de yokluk göstermeye başlar ki monolithik kültür hegomanyasındaki disfonksiyonel toplumların kendi içinden yetişen ileri bir kesimin ortalamayı aşarak gelişim yönelimli kırılma yaratabilmesi ancak ve ancak uzun devir aşımları sonrasında ortaya çıkan ''dissosiyatif devrimler'' ve ''dissosiyatif özgürlükler'' ya da ''gelişimsel göçler'' yoluyla gerçekleşebilir. Dissosiyatif devrimler, dissosiyatif özgürlükler ve gelişimsel göçler, uzun yıllardır baskı kurularak ve travmatize edilerek kontrol edilip yönetilen bireylerin ve toplumların diktatörleri hatta kendilerini sömüren monolithik kültürlerle simbiyotik bağlarını kesmeleri, terör, savaş ve soykırım fikirlerinden uzaklaşmaları, özgürleşmeleri ve kendileşmeleri adına yaptıkları meydan okuyucu bütün eylemlerdir ki bu meydan okuyucu eylemlerle birlikte psikotoplumsal bilinç alyansı sağlanır, empati odaklı pozitif çocuk yetiştirme stilleri benimsenir, barış odaklı progresif yeni bir insan ve toplum profili yaratılır. Dissoanalitik göç kuramına göre, dissosiyatif devrimler, dissosiyatif özgürlükler ve gelişimsel göçler, bütün bireylerde ve toplumlarda geridönüşümsüz bir psikotoplumsal değişim yaratır ki artık özneler eski kendileri olamaz!
Prof. Dr. Erdinç ÖZTÜRK
Editör
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü, Sosyal Bilimler AD, Psikotravmatoloji ve Psikotarih Araştırmaları Birimi, İstanbul, Türkiye
.: İşlem Listesi