Kurulduğu 1993 yılından bugüne, ülkemizdeki acil tıp klinikleri hızlı bir şekilde gelişerek büyüdü. Öyle ki, bir yılda acil servislere başvuran hasta sayısı ülke nüfusundan daha fazla sayıya ulaştı. Acil servislerde akut koroner sendromdan çoklu travmaya, inmeden pulmoner emboliye kadar birçok kritik hastanın teşhis ve tedavisi yapılır hâle geldi. Bu süreçte, kritik hastalıkların tedavi başarısındaki en önemli unsurun zaman olduğu anlaşıldı.
Acil tıp kliniklerinin ilk kurulduğu yıllarda, yaşadığı en önemli sorun, tıbbın diğer branşları kadar hak ettiği değeri görememesi idi. Acil tıp uzmanları için biçilen rol; triaj, tanı (ön tanı) koyma ve konsültasyonların yapılması ile sınırlı tutulmuştu. Ancak bunların, hastaların etkin ve zamanında tedavisinin yapılması için yetersiz olduğu görüldü. Nitekim, disiplinler arası farklı yaklaşımlar, kritik hasta tedavisinin sürdürülmesi ve sonlandırılması için klinisyen sayısının yetersiz olması ve acil servislerin mimari (dizayn) yapılarının kritik bakım tedavilerinin sürdürülmesine uygun olmaması gibi etkenler, bu yetersizliğin başlıca nedenlerini oluşturmuştur.
Travma hastalarının acil servise geldiği andan, ameliyathaneye ya da yoğun bakıma alınmasına kadar geçen sürenin uzaması, bu hastaların sağ kalım oranını azaltmaktadır. Tanı koyabilmek için bilgisayarlı tomografiye (BT) ulaşım ve sonrasında girişimsel radyoloji (GR) işlemine alınma sürelerinin uzun olması, bu gecikme sebeplerinden sadece birkaçıdır. Günümüzde bu konuda farkındalıklar oluşmuş ve oluşmaya devam etmektedir. Bu durumu fark eden ülkelerden biri de Japonya'dır. İlk defa 2011 yılında çoklu travma hastaları için Japonya'nın Osaka şehrinde BT ve GR cihazlarının da yer aldığı bir resüsitasyon odası kullanılmaya başlanmıştır. 'Hibrit acil servis modeli' olarak adlandırılan bu sistem geleneksel resüsitasyon odalarının mevcut durumlarına ek olarak BT ve GR ünitelerinin entegre edilmesi ile oluşturulmuştur. Bu sistemde tanı ve tedavinin tamamının, hasta transfer edilmeden yapılabiliyor olması, tanı ve tedavi sürecini kısaltmakta ve sağ kalım üzerine olumlu etki etmektedir.
Son yıllarda, acil servislere başvuran kritik hasta sayısında olağanüstü bir artış olduğu bilinmektedir. Hibrit acil servis sistemine yönelim, özellikle kritik düzeyde travma hastalarının sağ kalımını arttırmayı amaçlayan bir tanı ve tedavi bütünü olarak, son günümüzde artarak devam etmektedir.
Bu bağlamda, ülkemizde, çeyrek asırdan fazladır kurulmuş olan acil tıbbın artık revize edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
-Acil tıp eğitimlerinin hibrit acil servis modeline göre düzenlenmesi, bununla birlikte acil tıp yan dal uzmanlıklarının (kendisine en yakın hasta başvurusunun olduğu bölümün 2-3 katı kadar olan acil tıp kliniğinde, hâlen yan dal olmamasının tıpta uzmanlık eğitiminde çok önemli bir eksiklik olduğunu düşünmekteyiz) getirilmesi,
-Acil servis mimarisinin hibrit acil modeline göre yeniden yapılandırılmasını önermekteyiz.
Fedakâr ve özverili olarak bilinen acil tıp uzmanları, bu tutumunu tüm dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan pandemide de sağlık çalışanları arasında en ön safhada yer alarak bir kez daha göstermiş ve göstermeye devam etmektedir. Bu düzeyde fedakâr olan acil tıp uzmanlarının, bundan çok daha fazlasını hak ettiğini düşünmekteyiz.
Bu özel sayı ile 'hibrit acil servis modelinin önemi'ne vurgu yapmaya çalıştık.
Emek veren saygıdeğer Acil Tıp akademisyenlerine ve Uzman Hekimlere teşekkür ederiz.
Zaman acil'dir..
Prof. Dr. Özgür SÖĞÜT
Editör
Doç. Dr. Şahin ÇOLAK
Editör
Doç. Dr. Mücahit KAPÇI
Editör
Doç. Dr. Ramazan GÜVEN
Editör
Since its establishment in 1993, emergency medicine clinics in our country have grown rapidly. So much so that the number of patients admitted to emergency services in one year reached more than the country's population. Diagnosis and treatment of many critical patients from acute coronary syndrome to multiple trauma, from stroke to pulmonary embolism, are performed in emergency departments. Time is the most important factor in the success of the treatment of these diseases.
In the first years of emergency medicine clinics, the most important problem they faced was that they did not get the value they deserve as much as other medical departments. The role of emergency medicine professionals; triage was limited to making the diagnosis (pre-diagnosis) and making consultations. However, these were found to be insufficient for effective and timely treatment of patients. Factors such as different interdisciplinary approaches, insufficient number of clinicians for the maintenance and termination of critical patient treatment, and the architectural (design) structures of the emergency services not suitable for the maintenance of critical care treatments were the main reasons for this inadequacy.
The prolongation of the time from the moment trauma patients come to the emergency department to the operating room, or intensive care unit decreases these patients' survival rate. This delay's main reasons are the long time to reach the computed tomography (CT) scan and then the interventional radiology (IR) procedure for diagnosis. One of the countries that realized this situation was Japan. For the first time in 2011, a resuscitation room with CT and IR devices was started in Osaka, Japan, for multiple trauma patients. This system, called the hybrid emergency service model, was created by integrating BT and IR units and the current conditions of traditional resuscitation rooms. In this system, all diagnosis and treatment can be performed without transferring the patient shortens the diagnosis and treatment process and has a positive effect on survival.
In recent years, it is known that there has been an extraordinary increase in the number of critically ill patients presenting to emergency departments. The orientation to the hybrid emergency service system continues to increase in recent days as a diagnosis and treatment that aims to increase the survival of, especially critical trauma patients.
In this context, we think that emergency medicine, which has been established for more than a quarter of a century in our country, should now be revised.
-Organizing emergency medicine training according to the hybrid emergency service model, and introducing emergency medicine subspecialties (We think that the absence of a minor in the emergency medicine clinic, which is 2-3 times the size of the department where the closest patient applies, is a very important deficiency in medical specialty training).
-We recommend that the emergency department architecture be restructured according to the hybrid emergency model.
Emergency medicine specialists, known as self-sacrificing and self-sacrificing, have repeatedly demonstrated and continue to show this attitude by being at the forefront of healthcare professionals in the pandemic that affects the whole world and our country. We think that emergency medicine specialists who are self-sacrificing at this level deserve much more than that.
With this book, we tried to emphasize the importance of the hybrid emergency service model.
We would like to thank the esteemed Emergency Medicine academics and Specialists for their efforts.
Time is an emergency...
Prof. Dr. Özgür SÖĞÜT
Editor
Assoc. Prof. Şahin ÇOLAK, MD
Editor
Assoc. Prof. Mücahit KAPÇI, MD
Editor
Assoc. Prof. Ramazan GÜVEN, MD
Editor
.: İşlem Listesi