.: ÖN SÖZ
Ön Söz
Preface
Makale Dili: TR
Merhaba,
Öncelikle tüm okuyucularımızı saygıyla selamlıyoruz. Türkiye Klinikleri'nin Adli Tıp Dergisi'nin "Tıp Hukuku" konulu bu çalışmasında sizlerle birlikte olmaktan onur ve mutluluk duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Bilindiği üzere; tıp hukuku genel olarak, tıbbi uygulamaların hukuki boyutlarını ele alan, tıp ve hukuk bilimlerini bir arada değerlendiren, disiplinler arası, karma nitelikte bir hukuk dalıdır.
Son yıllarda ülkemizde, tıp hukukunun giderek artan bir popülarite ve önem kazandığı malumumuzdur. Esasında tıbbın uygulanmasıyla ilgili mesleki kodlar, yazılı ilk kanun olarak bilinen Hammurabi Kanunları'nda bile yer aldığından, tıp hukukunun kökenleri oldukça eskiye dayanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu Şeriyye Sicilleri'nde, 15. yüzyıldan bu yana tıp hukukuyla ilgili kayıtlar bulunmaktadır. Genç Cumhuriyetimizde, emsallerinin ilerisindeki çağdaş bir hukuk anlayışı içerisinde, henüz harf inkılabı bile yapılmadığından Osmanlıca kaleme alınarak 1928 yılında yürürlüğe giren ve halen tıp hukukunun temel taşı niteliğinde olan 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, Cumhuriyetimizin ilk dönemlerinde bile konuya özel bir önem verildiğini göstermektedir.
Ancak tıp hukukunun bu köklü geçmişine rağmen ülkemizde, popüler ve dikkat çekici hâle gelmesi, 1998 yılında yürürlüğe giren Hasta Hakları Yönetmeliği ve 2005 yılında yürürlüğe giren Hasta Hakları Yönetmeliği Uygulama Yönergesi ile olmuştur. Bu gelişmelerden sonra, tıbbi uygulama hatası iddiasıyla adli makamlara yapılan başvuruların giderek arttığı, bu konudaki haberlerin yazılı ve görsel medyada sıklıkla yer almaya başladığı, yargılama sonucunda zaman zaman yüksek miktarda tazminatlara karar verilebildiği, özellikle hekim ve hukukçu meslek gruplarının dikkatinin tıp hukuku alanında yoğunlaşmaya başladığı gözlenmektedir.
Diğer yönden, tıbbi uygulamaya ilişkin uyuşmazlıkların yargıya taşınma oranı artmasına rağmen, tıp eğitiminde tıp hukuku derslerine, çoğu tıp fakültesinde yer verilmediği görülmektedir. Tıp biliminin hukuki çerçevesini ele alan, yetki ve sorumluluklarını değerlendiren bu bilim dalı ile ilgili eğitim almadıklarından dolayı hekimlerimizin, tıp hukuku konusunda yeterli ve hatta temel bilgi birikimine dâhi sahip olmadıkları görülmektedir.
Günümüzde tıp hukuku, yüksek lisans ve doktora programları bulunan, disiplinler arası müstakil bir hukuk bilim dalı olarak kabul edilse de, tıbbi konularda yargıya yol gösteren, hukuk ve tıp bilimleri arasında köprü görevi üstlenen ve bu zamana kadar tıp hukuku alanındaki boşluğu doldurmaya çalışan adli tıp bilimi ile ilişkisi tartışmasızdır.
Akademik eğitim, doktrin ve uygulamaya dair belirtilen sebeplerle, bu çalışmanın konusunu "Tıp Hukuku" olarak belirledik. Tıp hukuku alanında çalışan hekim, hukukçu veya hem hukukçu hem de hekim olan kıymetli yazarlarımıza, editörlüğümüzdeki bu çalışmanın oluşturulmasında yardımlarını esirgemedikleri, yoğun çalışma tempolarında zaman ayırarak değerli bilgi birikimi ve deneyimlerini bizlerle paylaştıkları için müteşekkiriz.
Şüphesiz ki tıp hukuku gibi disiplinler arası, geniş ve gelişen bir alanın, bir çalışmaya sığdırılmaya çalışılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak bu eser oluşturulurken, hem uygulama hem de doktrine katkısı olabilmesi için, tıp hukukuna dair genel ve özel, çeşitli konuları içermesi amaçlanmıştır. Konu başlıkları belirlenirken; tıp ve hukuk fakültesi öğrencileri, pratisyen ve uzman hekimler, hukukçular, yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile ilgili alanda çalışan akademisyenlerin zaman zaman sorun yaşadıkları, konunun uzmanlarına sorma ihtiyacı hissettikleri konulara ağırlık verilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple bölümlerin içeriği, detaylı hukuk doktrini artışmalarına girmeksizin, net ve herkes tarafından anlaşılabilecek bir biçimde oluşturulmuştur.
Bölümlerin sıralanması; ilk yazarların, öncelikle akademik unvanı ve sonrasında soyadına göre alfabetik olarak yapılmıştır.
Çalışmamızda yer alan bölümlerin, tıp hukuku bilimine katkı sağlamasını temenni ediyoruz. Tüm hekimlerimize, mesleklerini; örnek hekim-hasta ilişkisi içerisinde, istenmeyen sonuçlar gelişmeksizin, komplikasyonsuz, şiddetin hiçbir türünün yaşanmadığı, yargılanma stresinden ve adliye koridorlarından uzak, huzurlu ve mutlu şekilde icra edebilecekleri güzel günler diliyoruz.
Saygılarımızla.
Öncelikle tüm okuyucularımızı saygıyla selamlıyoruz. Türkiye Klinikleri'nin Adli Tıp Dergisi'nin "Tıp Hukuku" konulu bu çalışmasında sizlerle birlikte olmaktan onur ve mutluluk duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Bilindiği üzere; tıp hukuku genel olarak, tıbbi uygulamaların hukuki boyutlarını ele alan, tıp ve hukuk bilimlerini bir arada değerlendiren, disiplinler arası, karma nitelikte bir hukuk dalıdır.
Son yıllarda ülkemizde, tıp hukukunun giderek artan bir popülarite ve önem kazandığı malumumuzdur. Esasında tıbbın uygulanmasıyla ilgili mesleki kodlar, yazılı ilk kanun olarak bilinen Hammurabi Kanunları'nda bile yer aldığından, tıp hukukunun kökenleri oldukça eskiye dayanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu Şeriyye Sicilleri'nde, 15. yüzyıldan bu yana tıp hukukuyla ilgili kayıtlar bulunmaktadır. Genç Cumhuriyetimizde, emsallerinin ilerisindeki çağdaş bir hukuk anlayışı içerisinde, henüz harf inkılabı bile yapılmadığından Osmanlıca kaleme alınarak 1928 yılında yürürlüğe giren ve halen tıp hukukunun temel taşı niteliğinde olan 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, Cumhuriyetimizin ilk dönemlerinde bile konuya özel bir önem verildiğini göstermektedir.
Ancak tıp hukukunun bu köklü geçmişine rağmen ülkemizde, popüler ve dikkat çekici hâle gelmesi, 1998 yılında yürürlüğe giren Hasta Hakları Yönetmeliği ve 2005 yılında yürürlüğe giren Hasta Hakları Yönetmeliği Uygulama Yönergesi ile olmuştur. Bu gelişmelerden sonra, tıbbi uygulama hatası iddiasıyla adli makamlara yapılan başvuruların giderek arttığı, bu konudaki haberlerin yazılı ve görsel medyada sıklıkla yer almaya başladığı, yargılama sonucunda zaman zaman yüksek miktarda tazminatlara karar verilebildiği, özellikle hekim ve hukukçu meslek gruplarının dikkatinin tıp hukuku alanında yoğunlaşmaya başladığı gözlenmektedir.
Diğer yönden, tıbbi uygulamaya ilişkin uyuşmazlıkların yargıya taşınma oranı artmasına rağmen, tıp eğitiminde tıp hukuku derslerine, çoğu tıp fakültesinde yer verilmediği görülmektedir. Tıp biliminin hukuki çerçevesini ele alan, yetki ve sorumluluklarını değerlendiren bu bilim dalı ile ilgili eğitim almadıklarından dolayı hekimlerimizin, tıp hukuku konusunda yeterli ve hatta temel bilgi birikimine dâhi sahip olmadıkları görülmektedir.
Günümüzde tıp hukuku, yüksek lisans ve doktora programları bulunan, disiplinler arası müstakil bir hukuk bilim dalı olarak kabul edilse de, tıbbi konularda yargıya yol gösteren, hukuk ve tıp bilimleri arasında köprü görevi üstlenen ve bu zamana kadar tıp hukuku alanındaki boşluğu doldurmaya çalışan adli tıp bilimi ile ilişkisi tartışmasızdır.
Akademik eğitim, doktrin ve uygulamaya dair belirtilen sebeplerle, bu çalışmanın konusunu "Tıp Hukuku" olarak belirledik. Tıp hukuku alanında çalışan hekim, hukukçu veya hem hukukçu hem de hekim olan kıymetli yazarlarımıza, editörlüğümüzdeki bu çalışmanın oluşturulmasında yardımlarını esirgemedikleri, yoğun çalışma tempolarında zaman ayırarak değerli bilgi birikimi ve deneyimlerini bizlerle paylaştıkları için müteşekkiriz.
Şüphesiz ki tıp hukuku gibi disiplinler arası, geniş ve gelişen bir alanın, bir çalışmaya sığdırılmaya çalışılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak bu eser oluşturulurken, hem uygulama hem de doktrine katkısı olabilmesi için, tıp hukukuna dair genel ve özel, çeşitli konuları içermesi amaçlanmıştır. Konu başlıkları belirlenirken; tıp ve hukuk fakültesi öğrencileri, pratisyen ve uzman hekimler, hukukçular, yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile ilgili alanda çalışan akademisyenlerin zaman zaman sorun yaşadıkları, konunun uzmanlarına sorma ihtiyacı hissettikleri konulara ağırlık verilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple bölümlerin içeriği, detaylı hukuk doktrini artışmalarına girmeksizin, net ve herkes tarafından anlaşılabilecek bir biçimde oluşturulmuştur.
Bölümlerin sıralanması; ilk yazarların, öncelikle akademik unvanı ve sonrasında soyadına göre alfabetik olarak yapılmıştır.
Çalışmamızda yer alan bölümlerin, tıp hukuku bilimine katkı sağlamasını temenni ediyoruz. Tüm hekimlerimize, mesleklerini; örnek hekim-hasta ilişkisi içerisinde, istenmeyen sonuçlar gelişmeksizin, komplikasyonsuz, şiddetin hiçbir türünün yaşanmadığı, yargılanma stresinden ve adliye koridorlarından uzak, huzurlu ve mutlu şekilde icra edebilecekleri güzel günler diliyoruz.
Saygılarımızla.
English version is not available.
.: İşlem Listesi