Günümüzde toplumsal düzeyde sağlık sorunu olarak ele alınan obezitenin ilk olarak dikkati çekmesi, 1940'lı yıllara dayanmaktadır. Bütüncül yaklaşım gerektiren kronik bir sağlık sorunu olan obezite ve sorunlu yeme davranışlarının, sürece paralel bir şekilde son elli yılda yoğun olarak araştırılmaya başlandığını, psikopatoloji ile ilişkisinin çalışıldığını görüyoruz. Psikiyatride sorunlu yeme davranışlarının ''beslenme ve yeme bozuklukları'' başlığı altında ele alınması ise ilk sınıflama sistemlerinden olan DSM-III ile başlıyor. Aradan geçen yıllarda alan araştırmalarının verileriyle güncellenmiş ve pika, geri çıkarma (ruminasyon) bozukluğu, kaçıngan/kısıtlayıcı gıda alımı bozukluğu, anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza, tıkınırcasına yeme bozukluğu (TYB), tanımlanmış diğer bir beslenme-yeme bozukluğu ve tanımlanmamış beslenme ve yeme bozukluğu başlıklarını içeren bir tanı grubuna dönüştü.
Obezitenin etiyolojisinin çok etkenli olduğu, yol açtığı sağlık sorunlarının tüm sistemleri etkilediği, psikopatoloji açısından ise sıklıkla tıkınırcasına yeme bozukluğu (TYB) ile birlikte olduğunu görüyoruz. Her ne kadar psikiyatrik bir bozukluk olarak ele alınmasa da birçok psikiyatrik hastalıkla birlikte olduğu, obezitesi olan kişilerin bir alt grubunda ise etiyolojide sorunlu yeme davranışlarının anksiyete/duygudurum bozuklukları ile birlikte görülmesi dikkati çekmektedir. Dikkati çeken bir diğer konu ise obezite sıklığının giderek artması, ülkemizin çocukluk çağı obezitesinin artan görülme oranıyla birlikte yüksek riskli ülkeler grubunda yer almasıdır
Obezitenin gelişimi bir yandan evrimsel açıdan çevre koşullarının değişmesi sonucunda ortaya çıkan bir durum olarak ele alınıyor. İlk insanların avcı genomuyla yaşayan günümüz insanı, yiyecek artışı ve hareketin azalması sonucu ortaya çıkan enerji dengesizliği ve obezite sorunuyla karşılaşmaktadır.Evrim sırasında açlıkla baş edebilmek için enerji ve mevcut kilonun korunması üzerine gelişen adaptif mekanizmanın, diyet ve benzeri kilo kaybının arkasından hızla kaybedilen kiloların alınmasına yol açtığı, metabolizmada rol alan insülin, leptin, ghrelin gibi hormonların çok değişkenli kalıtımda rol alarak epigenetik yatkınlığa ve obezitenin gelişimine yol açtığı hipotezi de bu alanda karşımıza çıkan bir diğer yaklaşım.
Yeme bozuklukları ve sorunlu yeme davranışlarının ortak paydasında yer alan obezite konusunu bu kitapta ele alarak obezitenin gelişimine, sürdürülmesine yol açan risk etkenlerinin gözden geçirildiği nörobiyoloji alanındaki çalışmaların derlemesine, psikiyatri kliniğinde yer alan klinik görünüme ve tedavi yaklaşımlarına, psikososyal ve kültürel etkenlere odaklanarak bu alandaki izleme ve önleme çalışmalarına yer vermeyi hedefledik. Bu kitapta ele aldığımız bir diğer başlık, klinik pratiğimizde yer alan obezite merkezinde yaptığımız çalışmalar oldu. Ülkemizdeki artan obezite sıklığını önleme ve tedavi çalışmalarının yürütülmesi için kurulan ''Obezite Merkezleri''nde tedaviye bütüncül bakış açısıyla psikiyatri değerlendirmesinin ardından sağlıklı yaşam biçimi ve yeme davranışlarının geliştirilmesine yönelik müdahalelerin yer aldığı yaklaşım sunulmaktadır.
Obesity, a prevalent health concern in society, gained significant attention in the 1940s. Obesity and problematic eating behaviors, recognized as chronic health issues requiring a comprehensive approach, have been extensively researched over the past fifty years. Its relationship with psychopathology is also one of the topics studied. Addressing problematic eating behaviors in psychiatry under the title of "nutrition and eating disorders" begins with DSM-III, one of the first classification systems. It has been updated with data from field studies in the intervening years and now includes a diagnostic group containing with the titles, pica, withdrawal (rumination) disorder, avoidant/restrictive food intake disorder, anorexia nervosa, bulimia nervosa, binge eating disorder (BED), and unspecified feeding and eating disorder. Obesity has multifactorial etiology and gives rise to health problems that impact multiple body systems. From a psychopathological perspective, it is frequently associated with binge eating disorder (BED). Although obesity is not classified as a psychiatric disorder, it is worth noting that it is closely linked to several psychiatric conditions. It is noteworthy that in a subset of individuals with obesity, problematic eating behaviors co-occur with anxiety/mood disorders in etiology. Another concerning aspect is the progressive increase in obesity prevalence and the fact that our country is in the group of high-risk countries where the incidence of childhood obesity is on the rise.
Obesity's development can be understood as a consequence of environmental changes from an evolutionary standpoint. Modern humans, who possess the genetic heritage of early hunter-gatherers, face challenges such as energy imbalance and obesity due to increased food availability and decreased physical activity. Throughout evolution, an adaptive mechanism developed to counteract hunger and preserve energy, leading to rapid weight gain after diProf. Dr. Sibel ÖRSEL Editor Dr. Ayşe Gökçen GÜNDOĞMUŞ Associate Editor eting or weight loss attempts, and hormones such as insulin, leptin, and ghrelin, which play a role in metabolism, play a role in multivariate heredity and lead to epigenetic predisposition and the development of obesity are other approaches in this field.
In this book, we aim to address obesity, a common factor in eating disorders and problematic eating behaviors. We focus on compiling studies in the field of neurobiology that explore the risk factors underlying obesity's development and maintenance, clinical manifestations and treatment approaches within psychiatry, psychosocial and cultural factors, and strategies for monitoring and prevention. Additionally, we feature studies conducted at our obesity center in clinical practice. These "Obesity Centers" have been established to tackle the escalating prevalence of obesity in our country, employing a holistic psychiatry evaluation to guide interventions promoting healthy lifestyles and eating habits.
We hope that this book serves as a valuable resource for researchers working in these centers, bridging existing gaps in the field. Furthermore, we wish for further advancements in the study of eating disorders and obesity, as well as successful outcomes in addressing these concerns in our country, which ranks among the high-risk nations.
Yours sincerely.
.: İşlem Listesi