Sağlığı koruma ve sürdürme, hastalıkları tedavi ve rehabilite etme, yaşam kalitesini artırma, fiziksel, ruhsal, davranışsal, sosyal açıdan tam bir iyilik hali sağlama olarak özetleyebileceğimiz hedeflere ulaşmada hekim ve hasta arasında kurulan ilişkinin şekli ve gücü önemlidir. Tarihsel boyutta değerlendirdiğimizde hekim ve hasta arasındaki ilişki geçmişte hekimin tıbbi bilgisini hastanın yararı adına kullandığı, her zaman var olan ancak süreç içerisinde sınırları genişleyen meslek etiği kuralları içerisinde birebir insani bir ilişki iken günümüzde, hekimin yanı sıra diğer sağlık çalışanları, hastane yönetimi, maliye, sigorta/sosyal güvenlik kurumları, ilaç sektörü ve eczaneler, tıbbî teknoloji ve ürün sunanlar, medya, etik kurullar, meslek örgütleri hatta güvenlik görevlisi ve otopark elemanının müdahil olduğu bir ilişkiye dönüşmüştür. Bu çok seslilik ve meslek etiği kurallarının yanı sıra hukuki düzenlemeler, sağlık politikaları, toplumsal değerler ve teknoloji hekim-hasta ilişkisinin doğasını etkilemektedir.
Kültürel, sosyal, politik, ekonomik yapıdan ve teknolojiden soyutlanmaması gereken hekim-hasta ilişkisinin tüm boyutlarıyla ve farklı yaklaşımlarla ele alınması ilişkinin doğasının anlaşılması ve niteliğinin artırılması için gereklidir. Hekim-hasta ilişkisine ayrılan bu özel sayıda, hem zaman hem de mekân kısıtlılığı nedeniyle konunun ancak sınırlı boyutları bu alanda emeği olan etik ve hukuk uzmanları ve işin mutfağında yer alan klinisyenler tarafından ele alınmıştır.
İlk makalede, tıbbın bilgi düzeyi ve toplumsal değişimler ile sağlık-hastalık kavramlarının tanımlanması arasında bağlantı kurularak tarihsel süreçte hekim-hasta ilişkisinin evrimi değerlendirilmektedir. Kavramsal açıdan yaklaşılarak ilişkinin kuşbakışı fotoğraflanması amaçlanmıştır.
Gündemde olan iyi hekimlik uygulamasının bir bileşeni olan hekim-hasta ilişkisinin tıbbın amacı ve meslek etiği değerleri doğrultusunda, hasta özerkliğini göz önüne alınarak kurulması, sağlık hizmetlerinin etkili bir biçimde yürütülmesi için gerekli koşullardan biri olarak kabul edilmektedir. Yapılan çalışmalar, ilişkinin niteliğinin hasta memnuniyetini, doğru tanı koyma, tedaviye uyum ve olumlu sonuç alma olasılıklarını etkilediğini, sağlıklı bir görüşme sürecinin tedavi harcamalarını azalttığını ve zaman kaybını önlediğini, hatalı tıbbi uygulama davalarının yaklaşık 4/5'inin hekim-hasta ilişkisindeki sorunlardan kaynaklandığını göstermektedir. Bir hekimden mesleki bilgi ve beceriye sahip olmakla birlikte insan doğasını anlama ve hastayla doğru ilişki kurma becerisine de sahip olması beklenir. Bu bağlamda Alis Özçakır tarafından ele alınan makalede, klinik bir beceri olarak değerlendirilen hekim ve hasta arasındaki görüşme süreci değerlendirilmektedir.
Bilimsel ve teknolojik gelişim, toplumsal yapıdaki değişimlerle gündeme gelen insan hakları ve özerklik kavramları tıbbi uygulamaların merkezini hastaya yöneltmiştir. Hasta merkezli sağlık hizmeti anlayışı, hasta özerkliğinin desteklenmesini ve tıbbi karar verme sürecinde hekim ve hasta arasında sorumluluk paylaşımını gerektirir. Hastanın hekimle ilişkisindeki rol ve etkinliğinin artışını hazırlayan nedenler ve sağladığı yararlar Funda Gülay Kadıoğlu tarafından değerlendirilmektedir.
Tıbbi karar verme sürecinde hastanın etkinliğinin artması için uygulanılan yöntem, hastaya bilgi verilmesi ve tercihte bulunmasına olanak sağlanmasıdır. Aydınlatılmış onam olarak ifadesini bulan bu uygulama temelde etik ve hukuki gerekçelere dayanır. Bilgi ve uygulamalarda değişim süreklidir, ancak hasta ve hekim arasındaki ilişkinin gereksinim duyanla ona yardım eden olarak özetleyebileceğimiz doğası değişmemektedir. Hastaya açıklama yapmak, tıbbi durumunu anlaşılır ve çare yollarını uygulanabilir kılmak için hastanın hekim tarafından bilgilendirilmesi, bu ilişkinin doğasında vardır. Sorun bu bilgilendirmenin yöntemi ve uygulanışı ile ilgili görülmektedir. Adnan Ataç ve Muharrem Uçar'ın hazırladıkları makale, hekim-hasta ilişkisini aydınlatılmış onam bağlamında değerlendirmektedir.
Hasta özerkliğini destekleyerek sorumluluk paylaşımı sağlayan, hastalığı değil hastayı merkeze alan, insan haklarının yansımasını bulduğu bir hekim-hasta ilişkisi idealize edilirken, bu ilişkinin tarafları olan hekim ve hastanın hastalık karşısında farklı bilgi, tutum ve davranışlara sahip olması, hekim-hasta ilişkisinin bireysel farklılıklar açısından da değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Hekim ve hasta, hastalığı nasıl algılar? Özellikle yaşam kalitesini ve yaşam süresini etkileyen zor hastalıklarda ilişki nasıl yönetilir? Ahmet Dinççağ tarafından kaleme alınan makalede, kanser tanısı üzerinden hastanın ruh hali ve tepkileri göz önüne alınarak bu sürecin nasıl yönetilebileceği hasta yakınları da dahil edilerek ve olgulara dayanarak tartışılmaktadır.
Hekim-hasta ilişkisinin değerlendirilmesinde hasta memnuniyeti ya da memnuniyetsizliği bir ölçüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Hastanın şikâyetlerine önem verilmesi ve değerlendirilmesi hem hastanın kendisini ifade etme özgürlüğünün ve menfaatlerinin korunmasının gereğidir, hem de sağlık hizmetinin kalitesinin artırılmasında bize veri sağlar. Arın Namal tarafından hazırlanan makalede, hasta şikâyetlerinin hasta ve sağlık hizmeti yararına değerlendirilmesi, bu konuda yapılanmış ülkelerden verilen örnekler üzerinden ele alınmaktadır.
Hak ve sorumluluk, birbirinin varlığına gereksinim duyan kavramlardır. Eşit koşullardaki bir ilişkide her iki taraf açısından karşılıklı hak ve sorumluluklardan söz edilir. Hekimin çalışma alanını, kişilik hakları kapsamında korunan yaşama hakkı, sağlık hakkı ve vücut bütünlüğü gibi değerlerin oluşturması, diğer bir ifade ile hastanın sorununu çözmek için bir takım tıbbi müdahaleler yaparken, hastanın kişilik haklarına da doğrudan ya da dolaylı olarak etkide bulunacak bir takım eylemlerde bulunması, hekim-hasta ilişkisinde hastanın hakları ve hekimin sorumlulukları üzerinde odaklanılmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte son zamanlarda hastanın sorumluluklarını yerine getirmesi ve hekimin haklarının sağlanması, hekim-hasta ilişkisinin gücünü artıran unsurlar olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Ayşegül Demirhan Erdemir tarafından hazırlanan makalede, Türk Tabipleri Birliği ve Dünya Tabipler Birliği'nin çalışmaları değerlendirilerek hekim hakları boyutu ele alınmaktadır.
Hekim hastanın karşısına sağlık hizmeti veren kişi rolüyle çıktığı gibi, zaman zaman araştırmacı rolü ile de çıkar. Hekimin bu farklı rolleri hastayla kurulan ilişkinin niteliğinde farklılık oluşturur. Hastanın araştırma konusu olduğu durumda bilgilendirme ve kişilik haklarının korunmasındaki hassasiyet farklı bir boyuta taşınır. Hanzade Doğan'ın hazırladığı makalede klinik araştırma ve klasik tedavi arasındaki ince çizgide hekimin araştırmacı rolü değerlendirilmektedir.
Hekim-hasta ilişkisinin bir diğer boyutu ilişkinin hukuki niteliğidir. Tıbbi uygulamaların kişilik hakları ile yakından ilgili olması, hukukun bu ilişkinin belirleyicileri arasında yer almasının en temel gerekçesidir. İlişki istenmeyen bir sonuca vardığında hukuk davalarına neden olabilmektedir. Günümüzde hastalar tarafından hekime yöneltilen davalar giderek artmaktadır. Bir hekim ve bir hukukçu olan Erkin Göçmen tarafından kaleme alınan makalede, hekim-hasta ilişkisinin hukuki niteliği öncelikle öğretilerde nasıl yaklaşıldığı ile ele alınmakta ve Yargıtay kararları üzerinden uygulama boyutu tartışılmaktadır.
Hekim-hasta ilişkisinin niteliğini etkileyen diğer bir unsur sağlık politikalarının şekillendirdiği yasal düzenlemelerdir. Özel sayının son makalesi Ziynet Özçelik tarafından hazırlanmış olup ülkemizde son on yıl içerisinde ivme kazanan sağlıkta dönüşüm kapsamında yapılan düzenlemelerin, sağlık hizmeti sunumu ilişkisinde hekimleri ve hastaları nasıl etkilediğini değerlendirmektedir.
Hekim-hasta ilişkisi tıbbi uygulamanın yaşamsal organıdır. Güçlü ve etkili olması sağlıklı birey ve sağlıklı toplum için öncelikli bir öneme sahiptir. Bu nedenle hekim-hasta ilişkisi her zaman gündemde olacak ve ayrıcalıklı konumu değişmeyecektir.
Hekim-Hasta İlişkisi özel sayısını ortaya çıkaran tüm yazarlara sağladıkları katkılar ve değerli çalışmaları için içtenlikle teşekkür ederim.
Doç.Dr. Elif ATICI
Sayı Editörü
.: İşlem Listesi