Kişilik adını alan, insanın tutarlılık gösteren psikolojik özellikleri de aslında büyük ölçüde bilişsel yapıların ve işleyişin bir yansımasıdır. Kişilik anlamına gelen ''personality'' sözcüğü Latince kökenlidir ve ''Persona'' sözcüğünden türetilmiştir. ''Persona'', antik zamanda tiyatro oyuncularının taktıkları maskelerin adıdır. Oyuncunun taktığı maskenin canlandırdığı kişinin özelliklerini yansıtan nitelikte olmasından hareketle ''persona'' kelimesi, kişilik anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Günümüz psikoloji bilimi kişiliği; biliş (cognition) (yani kişinin kendisini, diğer insanları ve olayları algılama, değerlendirme biçimi), duygulanım (duygusal tepkilerin türü, sıklığı ve yoğunluğu), insan ilişkileri, dürtü kontrolü alanlarında öznel iç yaşantı ve davranışlarından oluşan kalıcı bir örüntü olarak tanımlar. Kişilikle kastedilen şey; bu alanlardaki geçici tepkilerden çok, göreceli olarak kalıcılık gösteren ve tekrarlayan eğilimlerin toplamından oluşur. Bu anlamda kişiliği oluşturan iki temel öge tanımlanmıştır: Birincisi; biyolojik yapısal ve genetik kökenli olan, ''temperament'' (huy, yaradılış) ve ikincisi; yetiştirme ve sosyal etkilerle şekillenen kazanılmış özellikler anlamına gelen karakterdir.3
Genetik bileşen huy veya yaradılış (temperament), kültürle biçimlenen psikososyal ögeler ise karakter adını almakta ve ikisi bir arada kişiliği oluşturmaktadır. Kişiliği oluşturan psikolojik boyutlar; düşünme işlevini biçimlendiren bilişsel özellikler (kişinin kendini, diğer insanları ve olayları algılama ve yorumlama biçimini içerir), duygulanım (affect) (duygusal yanıtlarının düzeyi, şiddeti, tutarlılığı ve uygunluğunu etkiler), kişilerarası ilişkiler, açlık, cinsellik, saldırganlık gibi biyolojik temelli dürtülerin düzeyi ve kontrolüdür. Kişilik bunların bir toplamından oluşur.
Kişilik, 1980'den önce psikanalitik kuramın etkisiyle sadece psiko-seksüel gelişime dayalı olarak açıklanırken, günümüzde hem psikososyal etkilerle, hem de kalıtımsal yönleri de olan biyolojik yapıyla (temperament) açıklanmaktadır. Antropolojideki kişilik çalışmalarında da aynı eğilimi görmek olasıdır. Kişilik kültür çalışmalarında, önceki yıllarda psikanalitik kuramın büyük ağırlığı söz konusuyken, günümüzde bilişsel kuramın da etkisi görülmektedir. Kişiliğin psikolojik yönlerini açıklamada psikanalize göre daha yeni bir gelişme olan bilişsel kuramlar, günümüzde daha çok önem kazanmıştır. Bu kuramlar kişiliğin tanımında yer alan algı, düşünme ve tutumlara odaklanırlar.4 Kişilik bozukluklarının bilişsel kavramlaştırması, kişiliğin oluşumunda yapısal biyolojik etkenlerin belli bir düzeyde etkili olduğunu baştan kabul eder. Bilişsel kuram, bu biyolojik yapının psikososyal etkilerle nasıl şekillendiğini bilişsel açıdan ele alır. Temel amacı psikososyal etkilerin bireyin algı, inanç, düşünce, tutum gibi kişiliği oluşturan temel özelliklerini nasıl etkilediği konusudur.5 Bilişsel yaklaşım, kişilik farklılıklarını insanların bilgi işleme süreçlerindeki farklılıklara bağlar.
Kişiliği oluşturan önemli bir öge olan bilişsel özellikler üzerinde kültürün oynadığı rolün farkına ise, göreceli olarak daha yakın zamanda varılmıştır.
Batılı ülkelerin kişilik psikologları, kişiliği tanımlamak ve incelemek için geliştirilen varsayımların farklı kültürlerden gelen insanları tanımlamak için her zaman kullanılamadığını görmüşlerdir. Kişiliklerin gelişimini etkileyen şey, yalnızca farklı kültürlerdeki farklı deneyimler değildir. Psikologlar insanların ve kişiliklerinin kültürel bir bağlamda var olduğunu fark etmişlerdir.
Kişilik bozuklukları bireysel ve toplumsal açıdan olumsuz sonuçlar oluşturup, hem bireyin hem de o bireyin içinde olduğu toplumun sıkıntılar yaşamasına yol açar, gelişimini ketleyebilir. Bu nedenle kişilik bozukluklarının tedavisi hem bireysel hem de toplumsal açıdan çok önemlidir.
Bu öneme karşılık ruhsal rahatsızlıklar arasında tedavisi en zor olan bozukluk gruplarından birisi de, yine kişilik bozukluklarıdır. Klinik rahatsızlıklarda bazı durumlarda göreceli olarak başarılı olabilen ilaç tedavileri varken, herhangi bir kişilik bozukluğuna özel, özgün bir bedensel tedavi olanağı henüz yoktur. Diğer yandan psikiyatrik, psikolojik rahatsızlıklarda kullanılan ikinci ana yöntem olan psikoterapide, özellikle kişilik bozuklukları söz konusu olduğunda, daha az yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir. Bu karamsar tabloya rağmen kişilik bozukluklarında gerek bedensel tedaviler (ilaç tedavileri) gerekse psikoterapi ile az ya da çok belli oranda iyileştirim sağlanabilir. Bu konudaki güncel gelişmeler işte bu özel sayının da konusunu oluşturmaktadır.
Bu özel sayıda kişilik bozukluklarının tedavisine yönelik biyolojik yaklaşım (ilaç tedavileri) ve önde gelen psikoterapötik yaklaşımların güncel durumları, kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Herbir yaklaşımı o konuda yetkin olan klinisyen-uzman yazarlarımız ele aldılar. Kişilik bozukluklarında bilişsel yaklaşımı Doç.Dr. Kadir Özdel, Psikodinamik yaklaşımı Doç.Dr. Gamze Özçürümez Bilgili, Diyalektik Davranışçı terapiyi Yrd.Doç.Dr. Ahmet Emre Sargın, Uzm.Psk. Müge Sargın, Şema Terapiyi Uzm.Dr. Hasan Alp Karaosmanoğlu, Uzm.Psk. Miray Şaşıoğlu ve Kendilik Psikolojisini Doç.Dr. Sibel Mercan, psikofarmakolojik yaklaşımları ise Dr. Şeref Can Gürel yazdılar. Hepsine özenli ve kapsamlı yazıları ve katkıları için teşekkür ediyorum. Bu zor ve uğraşı gerektiren alanda çalışanlara yararlı olmasını umuyoruz.
KAYNAKLAR
1. Berens LV. Dynamics of Personality Type: Understanding and Applying Jung?s Cognitive Process. 1st ed. Huntington Beach, CA:
Telos Publications; 1999.
2. Robert B. Ewen The Instructive Manual to a Theories of Personality 6th ed. Psychology Press; 2003
3. Millon T, Grossman S, Millon C, Meagher S, Rammanth R. Personality Disorders in Modern Life. 1st ed. Hoboken, New Jersey:
John Wiley and Sons, Inc; 2004.
4. Sperry L. Handbook of Diagnosis and Treatment of DSM-IV Personality Disorders Routledge, 2013.
5. American Psychiatric Association (1996). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders DSM; 1994.
Prof.Dr. Mehmet Hakan TÜRKÇAPAR
Sayı Editörü
.: Process List