Daha dün denecek kadar kısa bir süre önce, bugün HPB konuları içinde kalan hastalıkların, özellikle de karaciğer, pankreas ve safra kesesi kanserleri ve karaciğer transplantasyonunun temel endikasyonu olan sirozun hekimlere yönelttikleri çözümsüzlük seçeneğinin mutlaklığını anımsayınca, bu alanda son 20 yıl içinde ortaya çıkan gelişmeyi, insanın heyecandan dudaklarını ısırmadan irdelemesi olanağı yoktur. Alanın sürükleyicilerinin genellikle cerrah olmaları dolayısı ile kaçınılmaz olarak cerrahi disiplininin kapsamında değerlendirilmek zorunda bulunulan HPB altdalı, sadece bir dizi hastalıkta başarı yakalamakla kalmamış, bizzat bu alanda çalışanların çoğu henüz ayırdında olmasalar bile, çok önemli konularda insan ve hekimlik olgularına da açılımlar kazandırmıştır. 20. Yüzyılın son çeyreğinde, yöntemsel olarak değil, disipliner olarak en belirgin ivmeye sahip alan HPB olmuştur.
Gerek metastatik, gerek evreye bağlı primer karaciğer; yerel ileri pankreas ve safra kesesi kanserlerinde beş yıl yaşam oranlarında dramatik kazanımlar; nonsirotik karaciğer, ampuller, erken ve yerel safra kesesi kanserlerinde yaşam beklentilerini on yıl ve uzağına taşıyan gelişmeler; HPB hastalıklarının tanı ve alternatif / adjuvant / neoadjuvant tedavilerinde açılımlar hep bu kısacık zaman aralığına ve bunun da özellikle son 10 yılına sığdırılmıştır. Kısa süre öncesine kadar el değmez kabul edilen alanlarda bugün kısa dönem tedavi mortalitesinin altın standardının, tüm alan için % 5 'in altında olduğu düşünüldüğünde alınan yolun uzunluğu çok daha iyi anlaşılacaktır. Bu başarının altında insanoğlunun erişilemeze erişme, başarılamazı tanımama ve başarma, varoluşuna yönelen tehdidi sürekli karşılama düşünce ve eyleminin yattığını görmezden gelmek mümkün değildir. Bu nedenle HPB cerrahisi, insanlığın temel varoluş düşüncesinin en iyi yansımalarından biri olarak görülmelidir. Içinde bulunduğumuz zaman kesitinde egemen olan tıbbi işbölümü süreci asıl olarak 19. Yüzyılın işbölümü dinamiğini yansıtmaktadır. Hepatopankreatobilier disiplinin en önemli işlevi kısa zaman içinde elde ettiği gelişmeler yanısıra, bu gelişmeler boyunca aldığı yolda ve yolun şimdilik vardığı noktada, oransal olarak kolay elde olunabilen başarılardan sonra vardığı tıkanıklığı aşmak için yöneldiği önlemlerdedir. Bu önlemlerin temelinde HPB alanında özelleşmiş cerrah, hepatolog, endoskopist ve gastroenterolog, tanısal ve girişimsel radyolog, onkolog ve patologların ortak bir dil, ortak bir oryantasyon, ortak bir anlayış içinde bir araya gelmeleri ve yerleşik uzmanlaşma geleneklerine meydan okuyan örgütlenmeler ya da işbirliği olanakları aramaları yatmaktadır. Mutlak anlamda ifade etmek gerekirse, başka bazı alanlarda da eşdeğerlikleri görülebilse de, hepatopankreatobilier alan yeni çağların tıbbi örgütlenme ve uzmanlaşma dinamiklerinin mantığını açık olarak ele vermektedir. Gerek Çapa'da, Istanbul Üniversitesi Hepatopankreatobilier Cerrahi Merkezi'nin var oluş tercihi, gerek Izmir'de Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hepatopankreatobilier Çalışma Gurubu'nun oluşma nedeni bu çerçevede değerlendirilmelidir. 1997 yılında, HPB cerrahisinin geleneksel bilimsel toplantılarının üçüncüsünün, " Hepatopankreatobilier Bilimler Kongresi " başlığı altında toplanmaya çağırılmasının gerekçesi de budur. Türkiye Klinikleri Cerrahi Dergisi'nin bu özel sayısının kapsamı da bu doğrultuda hazırlanmıştır. Bu sayıda, bir kısmı HPB konularında özelleşmemiş olsalar da, konularında egemen yazarlar tarafından hazırlanan makaleler bulunmaktadır. Makale konuları hazırlanırken kolelitiazis, laparoskopik kolesistektomi, kist hidatik, akut pankreatit, pankreas ve periampuller kanserin cerrahi tedavisi, koledok taşı, portal hipertansiyon ve portasistemik şant cerrahisi, endoskopik stentleme gibi konuların kapsanmasından özellikle kaçınılmış; HPB'nin daha çok sorunlu, yeni açılımlara ve çözümlere yönelik konularına öncelik verilmeye çalışılmıştır. Bu derginin alışılan özel sayılarından daha kapsamlı bir içerik yansıtmasına karşın, HPB cerrahisi ve bağlantılı disiplinlerinin pek çok konusunun dışda kalması, çalışılan alanın kapsamını ve gerçek çerçevesini gösteren en güzel örnektir. Bu sayıda yer alan konuların bir çoğu, Dünya uygulaması bakımından "state of the art" ( düzeyin yansıtılması ) yazılarla işlenmiştir. Hepatopankreatobilier bilimler alanında ülkemizin düzeyinin yanısıdığı bu olgu ile birlikte, bu alandaki yakın ve uzak mirasımızı anmak borcumuzu yerine getirmeliyiz. Daha 1940' ların başında, rahmetli Prof. Dr. Akil Muhtar Özden'in yönettiği Tedavi Dergisi'nde yer alan yazısı ile rahmetli Prof. Dr. Fahri Arel, çıktığımız yolun kaynağında bir taş oluşturmaktadır. Türkiye'nin ilk HPB cerrah gurubunun oluşmasında, üstün kişisel etkileri ile yolu açan öngörünün sahibi olarak Prof. Dr. Ali Uras ve Pankreas Cerrahisi adlı kitabı ile, pankreas kanserini bir "tabu" olmaktan çıkartan yolu aydınlatan Prof. Dr. Tarık Minkari 'yi şükranla anmalıyız. HPB alanının multidisipliner doğasını ilk kez belirten inisiyatifin sahiplerinden Prof. Dr. Süleyman Yalçın ve Prof. Dr. Attila Ökten'i anımsamalıyız. Bugün HPB konularının tıbbın en dinamik, en heyecanlı, en prestijli alanlarının başında gelmesinde, az ya da çok emeği geçen ve geçmekte devam eden bütün çalışanlarını tek tek alınlarından öpmekte duraksamamalıyız. Ama ben, Türkiye Klinikleri Cerrahi Dergisi'nin bu Hepatopankreatobilier Cerrahi Özel Sayısı'nı, bu alanın altını çizmekte en önemli role sahip olan, kendisinden sonraki kuşakları kişiliği, insani ve mesleksel değerleri ile en çok etkileyen insana; Prof. Dr. Orhan Arıoğul'a adıyorum. Herkesten çok onun ilham veren varlığı olmasa, HPB de olmazdı.
Prof. Dr. Ali Menteş
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi AD
.: Process List