İki konuda duyduğum mutluluk ve onuru sizlerle paylaşarak yazıma başlamak istiyorum. İlki, ''Türkiye Klinikleri'' gibi Türk Kardiyoloji yayın arenasında son derece önemli, köklü ve saygın bir yeri olan bir dergide bir şekilde yer almak, diğeri çok değerli büyüğüm, derin saygı ve sevgi beslediğim, gerçek dost Prof. Dr. Sayın Baki Komsuoğlu tarafından görevi paylaşma teklifini almak.
Aritmi son yıllarda gerçekten baş döndürücü bir hızla gelişmelere sahne olan bir bilim alanı. Hücresel düzeyde aritmi mekanizmalarının daha iyi anlaşılması, devasa teknolojik gelişmelerin buna eklenmesi ve bu sayede çoğu kez kontrol altına almada bile çaresiz kaldığımız hayati ritm bozukluklarının tamamen ortadan kaldırılması o kadar kısa sürede gerçekleşti ki heyecan duymamak mümkün değildi. Başlangıçta elimizde sadece EKG, birkaç antiaritmik ilaç, belki de tek teselli olarak bradiaritmilerin tedavisinde yaşam kurtarıcı olan kalp pilleri vardı.
Devrim niteliğindeki ilk gelişme implante edilebilir kardiyoverter-defibrilatörlerin (ICD) insana takılması idi. Başlangıçta neredeyse tuğla büyüklüğünde ve ağırlığında olan, batın adalesi altına cerrahlarla birlikte yerleştirilmesi gereken bu cihazlar, o kadar süratle küçülüp hafifleşti ki, elektrofizyologlar tarafından göğüs duvarına, hatta bazen cilt altına yerleştirilebilir hale geldi. Hemen her ay eklenen teknolojik değişiklikler (bifazik şok, aktif ''can'', antitaşikardik ''pacing'', bradikardik ''pacing'' desteği, düşük enerjili şok, yüksek enerjili şok, elektrofizyolojik inceleme yapma imkanı, telemetri, morfoloji tanıma özelliği, atriyal defibrilasyon, biventriküler pacing...) o kadar süratli idi ki, implantasyon sayısının düşük olduğu günlerde, neredeyse her takışta yeni bir özellik eklenmiş modelleri elimizde bulur olduk. Cihazı taktıktan sonra ventriküler fibrilasyon (VF)'a giren ve ICD sayesinde yaşama dönen birkaç hasta, sonra onlarcası, ve nihayet yüzlercesi bu işle uğraşan elektrofizyologların günlük yaşamında karşılaştıkları zorlukları unutturan mutluluk kaynağı oldu. Kişisel gözlemlerin büyük ölçekli çalışmalar (MADIT, MADIT II, MUSTT, AVID, CASH, CIDS, SCD-HeF..) ile desteklenir olması, bu çalışmalara istinaden oluşturulan ve yayınlanan uluslar arası-ulusal kılavuzların ardı ardına yayınlanması geleceğe daha güvenle bakar hale gelmemizi sağladı.
Diğer yanda gerçekten şaşırtıcı ve heyecan verici bir gelişme bunu izledi. Başlangıçta doğru akım kullanarak, daha sonra radyofrekans enerjisi ile aritmi odaklarının ablasyonu, tedavi edilemez hastalıkları ortadan kaldırır oldu. His ablasyonu ile başlayan, AV hızlı yol, yavaş yol ya da aksesuar yolun, atriyal veya ventriküler aritmi odaklarının ablasyonu ile devam eden yolculuk, atriyal flatter'in de tedavisi ile çok önemli bir noktaya ulaştı. Bir köşede adeta hasta ve hekimlere meydan okuyan bir aritmi türü olan binlerce insanı etkileyen atriyal fibrilasyonun tahtı bile ablasyon sayesinde sallanır hale geldi.
Derken yeni bir alan ışıldamaya başladı: biventriküler ''pacing''.. Belki de en çaresiz olduğumuz, başlangıçta insanlarımızın yaşam kalitesini yok eden, daha sonra da kısa denilebilecek bir sürede de ölümlerine neden olan kalp yetersizliği, ilaç tedavisinde sağlanan önemli gelişmelere (ACE inhibitörleri, beta blokerler, aldosteron antagonistleri...) rağmen hala tıbbi gelişmelere meydan okuyordu. Biventriküler pacing ya da kardiyak resenkronizasyon tedavisi ile önce yaşam kalitesinin artabileceği, hastaların biraz daha rahat nefes alabilecekleri görüldü (MUSTIC, MIRACLE...) ve daha sonra yaşamın bile uzatılabileceği (CARE-HF) kanıtlandı. Uygun vakalarda ''biventriküler pacing'' yanı sıra ICD özelliği de bulunan cihazların tedaviye eklenmesi (COMPANION) yaşam beklentisini daha da arttıracaktı.
Diğer yandan aritmi tanısında ve risk belirlenmesinde kullanılabilecek pek çok yeni kansız metot (Holter ile ritm izleme, olay kaydedici cihazlar ''event recorder'', sinyal ortalamalı EKG, T dalga alternansı, eğik masa ''tilting table'' testi...) ortaya çıktı ve bunların bir kısmı rutin kullanımda yerini buldu.
Bütün bunlar olurken tabii ki kardiyolojinin diğer dallarında da devasa gelişmeler (üç boyutlu ekokar-diyografi, çok kesitli bilgisayarlı tomografi ''multislice BT'', intravasküler ultrason ''IVUS'', anjiyoplasti, stent, aterektomi, brakiterapi, hücre implantasyonu..) oluyordu, ve bu konuda ülkemizde daha geniş bir tecrübe birikimi -belki de alt yapısı daha uzun süredir hazır olduğu ve gelişme daha uzun bir zamana yayıldığı için- daha çabuk oluşmuştu. Ancak invazif kardiyolojideki bu gelişmelere paralel olarak ''aritmi'' emekleme denilebilecek dönemi süratle tamamladı, son derece genç ve seçkin bir girişimsel elektrofizyolog grubu yetişti. Nitekim bugün 20'den fazla merkezde ICD takılır oldu, buna yakın merkezde de ablasyon yapılmaya başlandı.
Artık sıra -aslında hepimizin asli görevlerinden biri olarak- bilimsel çalışmaları daha da arttırmak, bu suretle bir yandan bilime katkı sağlamak, diğer yandan çalışmaların sonuçlarını yayınlamak ve tecrübeleri daha çok paylaşmaya gelmişti. Bu çerçevede uluslararası ve ulusal kongrelerde daha çok yer alır olduk, dış yayınlarımız arttı. Tabii ki hepimiz bilimin evrensel olduğunun bilincindeyiz, ama bilimin ulusal niteliğinin de olması gerektiği görüşüne katılacak pek çok meslektaşımızın olduğunu biliyorum. Bu çerçevede ulusal dergiler de geleceğimizde önemli bir yer tutmalı idi. Nitekim son yıllarda Türkiye Klinikleri gibi gerçek ''hakemli dergi'' niteliği ile ön plana çıkan dergilerimizin oluşması umut verici oldu. Hatta ne mutludur ki aritmi alanında bile artık iki ayrı dergimiz vardı. Tüm bu gelişmeler iki sonuca gebe gibi; ilki aritminin sadece kendisi ile uğraşan kardiyolog-elektrofizyologlara ihtiyaç duyurması, ikincisi üniversitelerde kardiyoloji ana bilim dalı çerçevesinde en azından iki ayrı bilim dalının (''girişimsel kardiyoloji'' yanı sıra ''aritmi ve elektrofizyoloji'' bilim dalı) oluşturulması.
Özel bir sayıyı aritmi konusuna ayıran Türkiye Klinikleri Dergisi yetkililerine, sayı editörümüz Prof.Dr. Sayın Baki Komsuoğlu'na ve son derece kısıtlı zamanlarında yer yaratarak çok büyük özenle bu sayıyı oluşturan mükemmel makaleleri yazan değerli bilim adamı meslektaşlarıma teşekkürlerimi borç bilirim.
Saygılarımla.
Prof.Dr. Kamil ADALET
.: Process List