Günümüzde olduğu gibi tarihin ilk zamanlarından beri beslenme ve beslenmenin patolojisi insanlığı çok yakından ilgilendirmiş, bu hususta kimi topluluklar beslenmenin aşırı şekillerine karşı kendilerini korumak isterlerken, kimi topluluklarda toplumda saygınlıklarını sürdürebilmek, değerli olduklarını ifade edebilmek veya gizli kalmış bir takım korkularının oluşturduğu komplekslerini tatmin etmek için ileri derecede gıda alımı ile ilgilenmişlerdir. Bütün bu yaşam biçimlerinin beslenme merkezli davranışları bir dizi sosyal ve affektif ilişkilerde ön plana çıkarması ile toplumlarda gıdalara ve beslenmeye yüklenen anlamlar ile orantılı biçimde kilo alma artışı veya aşırı kilo verme durumlarının tercih edilir oluşu toplumsal yaşamda son derece önemli bir durum olarak binlerce seneden beri yaşana gelmiştir. Böylece insanlar içinde bulundukları kişiler arası ilişkilerdeki problemlerin çözümü, aile içi problemler ve emosyonel bir takım çatışmalarında hep gıdaları kullanmışlar; veremedikleri sevgi ve şefkatlerinin yerine.
Çocuklarını aşırı beslenmeye zorlayarak, onlara veremedikleri sevgi ve şefkat yerine aşırı gıda vermeyi tercih ederek onları hayatın erken döneminde aşırı kilo almaya sevk ederken, bireyler arasında kurulacak olan sosyal ilişkilerde ve grup organizasyonlarında da her zaman gıdaları kullanmışlardır. Böylece gıdalar insanların yaşamında ideolojilerin, dini inanış biçimlerinin ve prestij durumlarının ifadesinde kullanmıştır. Değer sistemlerine göre gıdalar ile aşırı ilgilenme, onlardan prestij ve saygınlık için destek alma gibi durumlar ile sosyal organizasyonların gıda merkezli sürdürülmesi insanlar arasında gıdalara beslenme maksadının dışında önem yüklemiştir.
Çok zaman ortaya çıkan beslenme bozukluğu ile ilgili bir yanlış öğrenme hayatın ilk yıllarında ortaya çıkar. Yanlış beslenmenin gelişim sürecinde yol açtığı; yağ hücrelerindeki sayısal artıştan dolayı, erken dönemde ortaya çıkan öğrenmelerin insan davranışlarında daha kalıcı ve kişilik üzerinde daha belirleyici olmasından dolayı; bu insanlarda yapılan diyet durumlarına rağmen beslenmede ara sıra ortaya çıkan bozulmalar sık gözlenmektedir. Keza hayatın erken döneminde çevresindeki insanlardan aldığı bir takım mesajlar ile öğrenmede gıda reddi yönünde ortaya çıkan davranışlar ise o insanların hayatları boyunca karşılaştıkları olumsuz bir takım durumlar karşısında; bu durumlara karşı çok zaman gıda reddi ile tepkiler vermelerine ve toplumda anoreksik insanlar olarak bilinmelerine yol açmakta, gene insanların içinde bulundukları sosyoekonomik durumlar ve insanların ifade etme durumunda oldukları rol modellerine idantifiye olmaları da onların benzemek istedikleri rol modelleri gibi zayıf ya da kilolu birey olma tercihlerini kullanmaları ile göze çarpmaktadır.
Günümüz çalışmaları obezite ve anoreksiya nervozanın; belli bir hastalık hali olmaktan çok bir takım psikolojik komplekslerin, affektif durumların, öğrenilmiş bir takım davranış biçimlerinin ve prestij sistemlerinin ifadesinde kullanılan, tek başına basit açlık tokluk mekanizmaları ile izah edilemeyen, çok yönlü ve çok karmaşık psikiyatrik semptomlar kompleksinin bir tezahür biçimidir. Beslenme bozukluğu ile sonlanan durumlar tek başına fizyolojik, kimyasal, sosyolojik, ekonomik ya da psikolojik durumlar olmayıp; bu durumların ortaya çıkardıkları zorlamalar karşısında görülen ve karşılıklı münasebetlerdeki olumsuz durumların gıdaların patolojik bir ikame aracı olarak kullanıldığı psikolojik hallerdir. Ortaya çıkan bu psikolojik durumların günümüz toplumunun bir takım sosyokültürel ve sosyoekonomik faktörlere verdikleri öneme orantılı olarak değişme gösterdiğinden dolayı da, artık günümüzde bir takım sosyal faktörlerin etkisiyle ve kültürün de değişmesiyle şişmanlığa karşı bir tavır alma durumunda artma olmaktadır.
Günümüzde şişmanlık ve zayıflık ile ilgili biyolojik teorilerin ortaya konması, bu teorilerin daha çok enerji ve enerjinin transportu ile enerjinin tüketilmesi gibi parametreleri daha çok incelemesi karşısında ; birçok çalışmada şişmanlık ve zayıflık gibi beslenme ile ilgili durumların daha çok bu biyolojik teorilere göre enerji transportu açısından değerlendirilmesi; insanın içinde bulunduğu sosyal, psikolojik ve ekonomik faktörlerin, onların gruplar arası ilişkilerinin gıda merkezli obezite ve anoreksiya gibi patolojik durumlarda bu faktörler üzerinde önemli miktarda durulmayışı olayı tam çözememekte ve bugün salt kalori kısıtlaması ile zayıflatılan obez bir insanın bir süre sonra bu sayılan faktörlerin etkisi altına girdiği anda tekrar süratle kilo alabildiği gözlenmektedir. Ortaya çıkan bu duruma akordeon sistemi adı verilmektedir, çünkü birey bir takım sosyal, psikolojik ve sosyoekonomik faktörlerin etkisi altında bunların kendisinde ortaya çıkardığı kompleksleri gıdalara ikame ederek çözme gayretine girdiğinde, ya gıdalardan aşırı kaçmakta ve zayıflamakta, ya da aşırı oralite etkisinde kalmakta, aşırı gıda tüketmekte ve ileri derecede kilo alabilmektedir.
Hazırladığımız beslenme bozukluklarının değişik yönlerini inceleyen bu özel sayıda, değişik çalışmacı arkadaşlarım, daha çok beslenme bozukluklarının ortaya çıkışında değişik psikososyal faktörlerin üzerinde durdular. Bunların metabolizmayı etkileme biçimini göz önüne getirmek suretiyle beslenme bozukluklarının tek başına enerji merkezli bir hastalık hali olmadığını, ortaya çıkışında psikolojik ve sosyolojik faktörlerin ne kadar önemli olduğunu belirtmeye, beslenme bozukluklarının değişik şekillerinin tanıtılması ve tedavilerinde son yaklaşımlar üzerinde durarak bilgi aktarmaya çalıştılar.
Yapılan bu titiz çalışmalarda bütün bölümleri hazırlayan arkadaşlarıma, bölümlerin dikkatle tashihini yapan Türkiye Klinikleri çalışanlarına ve bu özel sayıyı neşrederek Türk tıbbının hizmetinde büyük fedakârlıklar yapmakta olan Türkiye Klinikleri'ne ayrıca teşekkür ederim.
Prof.Dr. M. Müfit UĞUR
Sayı Editörü
.: Process List