Amaç: Çalışmamızın amacı operasyondan önce pankreas adenokanserlerinin tanı ve rezektabilitesinin değerlendirilmesinde konvansiyonel MRG ile kombine olarak kullanılan manyetik rezonans kolanjiopankreatografi (MRCP) yönteminin yalnız başına kullanılan konvansiyonel MRG yöntemine olan üstünlüğünü vurgulamaktır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada 1996 ve 2004 yılları arasında hastanemizde pankreas adenokanseri nedeniyle opere edilen 65 hastayı değerlendirmeye aldık. Tüm bu hastalarda operasyondan önce tanıya yönelik olarak yapılan diğer incelemelerin (BT, ERCP, CA 19-9 düzeyi vs.) yanında konvansiyonel MRG ve MRCP tetkikleri uygulandı. Burada tümörün tanı ve rezektabilitesini değerlendirmede yalnız başına kullanılan konvansiyonel MRG yöntemi ile MRG'nin MRCP ile kombine olarak kullanıldığı yöntemin birbiriyle kıyaslanması, her iki yöntemle elde edilen sonuçların operasyon esnasındaki değerlendirmelerle ve patoloji ile korelasyonu yapılarak gözden geçirildi. Tüm MR ve MRCP görüntüleri hastaların operasyon sonuçları hakkında bilgileri olmayan 2 radyolog tarafından yorumlandı. Tanı ve rezektabilitenin kesin değerlendirilmesi laparotomik eksplorasyonun ve patolojinin sonuçlarına dayanılarak yapıldı. MRG ve MRCP tetkikleri kliniğimizdeki 1.5 tesla MR aletimiz vasıtasıyla ve phased-array vücut sarmalı kullanılarak yapıldı (GE, Signa, Wisconsin, Milwaukee, USA) Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 59 ± 4, (yaş aralığı 41-88) ve erkek/kadın oranı= 28/37 idi. Toplam 65 hastanın 60 (%91)'ı pankreas başı adenokarsinomu, 5 (%9)'i ise papiller adenokarsinoma olgusuydu. Pankreas başı kanserli 10 hastada tümör rezektabl nitelikteydi ve bu rezektabilite MRG ile kombine MRCP yöntemi ile 8 hastada rapor edilmişti (pozitif prediktif değer %80). Sadece konvansiyonel MRG ile 6 hastada rezektabilite saptanabildi (pozitif prediktif değer %60). Operasyon sırasında irrezektabl olduğu ortaya konan 50 pankreas başı tümörlü hastanın 36 tanesinde MRG ve MRCP ile tümörün irrezektabl olduğu belirtilmişti (negatif prediktif değer %72). Sadece konvansiyonel MRG ile 33 hastada irrezektabilite kararı verilmişti (negatif prediktif değer %66). Bunun yanında 5 papiller adenokarsinoma olgusunda 4 olgu rezektabl idi ve MRG ve MRCP ile tüm olgularda tümörün rezektabl olduğu ortaya konmuştu (pozitif prediktif değer %80). Portal vende invazyon nedeniyle non-rezektabl olduğu saptanan olguda ise MRG ve MRCP tümörün rezektabl olduğunu belirtmişti. Konvansiyonel MRG ile sadece 2 olguda tümörün rezektabl olduğu ortaya konabildi (pozitif prediktif değer %40). Konvansiyonel MRG'nin yalnız başına kullanıldığında pankreas başı ve papilla tümörünün tanısını koymada ve rezektabilitesini değerlendirmede genel olarak sensitivitesi %32, spesifisitesi ise %86 olarak bulundu. MRG ile kombine olarak kullanılan MRCP'nin ise sensitivitesi %46, spesifisitesi ise %92 olarak saptandı. Sonuç: MRG ile kombine olarak gerçekleştirilen MRCP pankreas adenokanserlerinin tanı ve rezektabilitelerinin değerlendirilmesinde konvansiyonel MRG'ye oranla daha geniş ve yararlı bilgiler elde edilmesini sağlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Safra kanalları, pankreas, neoplazmlar, pankreatik kanallar, adenokarsinoma
Objective: The aim of this study was to determine the superiority of conventional magnetic resonance imaging (MRI) combined with magnetic resonance cholangiopancreatography (MRCP) to conventional MRI alone in the diagnosis and resectability of pancreatic adenocancers preoperatively. Material and Methods: Between 1996 and 2004, 65 patients operated on for pancreatic adenocancer in our hospital were included in this study. Conventional MRI and MRCP examinations were performed along with other diagnostic work-ups (CT, ERCP, CA 19-9 levels etc.) in all patients. Conventional MRI and MRI combined with MRCP were compared in the diagnosis and the evaluation of the resectability of the tumor. Besides, the results were reviewed and assessed by correlation to the intraoperative evaluations and pathologic findings. All MRI and MRCP images were interpreted by two radiologists who were blinded to the operative outcome of the patients. The definitive diagnosis and resectability was based upon the evidence of laparotomic exploration and pathology. MRI and MRCP examinations were performed by using phased-array body coil by means of a 1.5 tesla superconducting magnet (GE, Signa, Wisconsin, Milwaukee, USA). Results: The mean age of the patients was 59 ± 4 years (range 41-88 years) and the male/female ratio was 28/37. Of the 65 patients, 60 (91%) had pancreatic head adenocarcinoma, and 5 (9%) had papillary adenocarcinoma. In 10 patients with pancreatic head cancer, tumors were resectable and the resectability was reported in 8 patients by MRI and MRCP (positive predictive value 80%). Conventional MRI detected 6 patients with resectable tumors (positive predictive value 60%). Of the 50 patients in whom the tumor was non-resectable operatively, 36 were reported to be irresectable (negative predictive value 72%). Conventional MRI detected 33 patients with irresectable tumors (negative predictive value 66%), whereas in 5 papillary cancer cases, 4 were resectable and MRI with MRCP predicted this in all patients (positive predictive value 80%). In the patient who nonresectable due to portal vein invasion, MRI and MRCP predicted the tumor as resectable. Conventional MRI showed only 2 cases who had resectable tumors (positive predictive value 40%). Overall sensitivity of the MRI modality with respect to diagnosis and assessment of resectability of the pancreatic and papillary cancer was 32% and its specificity was 86%, whereas MRI combined with MRCP showed 46% sensitivity and 92% specificity. Conclusion: The combination of MRCP and MRI when compared with conventional MRI only provides more comprehensive and valuable information regarding both the diagnosis and assessment of the resectability of pancreatic adenocarcinomas.
Keywords: Bile ducts, pancreas, neoplasms, pancreatic ducts, adenocarcinoma
.: Process List