Cinsel İşlev Bozukluklarının tedavisi herhangi bir tıp meslek grubunun tekeli altına alınamaz. Cinsel sorunu olan birey ve çiftler, sorunlarına çözüm ararken, doğal olarak jinekoloji, üroloji ve psikiyatri gibi birbirinden oldukça farklı disiplinlere başvuracaklardır. Ne var ki değişik meslek grubunda çalışan profesyoneller kendilerine başvuran birey ve çiftleri öncelikle kendi alanlarını ilgilendiren bozukluklar yönünden incelenmekte, eğer kendilerini doğrudan ilgilendiren bir bozukluk saptayamazlarsa aynı birey ve çiftler bir sonraki aşamada kime ve nereye başvuracaklarını bilememektedirler. Böylelikle çiftler bazen aynı meslek grubundan birden fazla profesyonele danışmakta, kendilerine birbirlerinden farklı birçok tetkik yapılmakta ve böylelikle hem zaman hem de ekonomik yönden kayba uğramakta, daha da kötüsü geleceğe yönelik bir çaresizlik ve umutsuzluk içine girebilmektedirler (1). Bu durum zaman zaman disiplinler arası kutuplaşmalara da neden olabilmektedir. Pekçok olguda mevcut öykü ile organik-fonksiyonel ayırımını yapmak mümkün olamamaktadır. Cinsel işlev bozukluğuna eşlik eden psikiyatrik bozuklukların varlığı veya yan etki olarak cinsel işlev bozuklukları oluşturabilecek bir ilacın yakın geçmişte ya da halen kullanılıyor olması gibi durumlar, bu ayırımı daha da güçleştirmektedir. Örneğin erektil işlev bozukluğundan yakınan bazı olgularda bu türden (organik-fonksiyonel) bir ayırım oldukça güç olmakta ve değişik disiplinlerde çalışan profesyoneller birbirlerinin yaptıklarından habersiz olduklarından, hastanın değerlendirilmesinde bütüncül bir yaklaşım sağlanamamaktadır. Böylelikle aynı birey ve çiftler psikolog/ psikiyatristler ile ürolog/androloglar arasında gidip gelmektedirler. Oysa önemli olan kime veya nereye başvurulduğu değil, başvuruyu izleyerek bu birey ve çiftlere nasıl yardımcı olunduğudur. Gelişmeler önümüzdeki yıllarda cinsel işlev bozukluklarının değerlendirme ve tedavisinde yer alan değişik disiplinler arasında daha iyi bir işbirliğinin gerekliliğine işaret etmektedir. Cinsel işlev bozuklukları alanında çalışan değişik disiplinlerden profesyonellerin temel hedeflerinden biri çeşitli cinsel sorunlardan yakınan birey ve çiftlere yönelik standart bir değerlendirme konusunda fikir birliği oluşturmak olmalıdır. Ancak böylesi bir standart değerlendirme sonucunda cinsel işlev bozuklukları olan birey ve çiftlere en çok yararlanacakları disiplin ve tedavi yaklaşımını göstermek mümkün olabilir. Öykü ve mevcut değerlendirme yöntemlerinin tümünün (Doppler ultrasonografi, vizuel seksüel stimülasyon, nokturnal penil, tumesans gibi) kullanılmasına karşın, erektil işlev bozukluklarından yakınan olguların %17sinde kesin bir ayırıcı tanının yapılamaması, disiplinler arası işbirliğinin önemini daha da çok ortaya koymaktadır. Kaldı ki pekçok olguda organik ve fonksiyonel etkenler birlikte rol oynamakta, bazı olgularda organik ya da fonksiyonel etkenler yalnız başlarına mevcut patolojiyi açıklamakta yetersiz kalmakta, ancak birlikte düşünüldüklerinde açıklayıcı olabilmektedirler.
Cinsel İşlev Bozukluklarının tedavisi herhangi bir tıp meslek grubunun tekeli altına alınamaz. Cinsel sorunu olan birey ve çiftler, sorunlarına çözüm ararken, doğal olarak jinekoloji, üroloji ve psikiyatri gibi birbirinden oldukça farklı disiplinlere başvuracaklardır. Ne var ki değişik meslek grubunda çalışan profesyoneller kendilerine başvuran birey ve çiftleri öncelikle kendi alanlarını ilgilendiren bozukluklar yönünden incelenmekte, eğer kendilerini doğrudan ilgilendiren bir bozukluk saptayamazlarsa aynı birey ve çiftler bir sonraki aşamada kime ve nereye başvuracaklarını bilememektedirler. Böylelikle çiftler bazen aynı meslek grubundan birden fazla profesyonele danışmakta, kendilerine birbirlerinden farklı birçok tetkik yapılmakta ve böylelikle hem zaman hem de ekonomik yönden kayba uğramakta, daha da kötüsü geleceğe yönelik bir çaresizlik ve umutsuzluk içine girebilmektedirler (1). Bu durum zaman zaman disiplinler arası kutuplaşmalara da neden olabilmektedir. Pekçok olguda mevcut öykü ile organik-fonksiyonel ayırımını yapmak mümkün olamamaktadır. Cinsel işlev bozukluğuna eşlik eden psikiyatrik bozuklukların varlığı veya yan etki olarak cinsel işlev bozuklukları oluşturabilecek bir ilacın yakın geçmişte ya da halen kullanılıyor olması gibi durumlar, bu ayırımı daha da güçleştirmektedir. Örneğin erektil işlev bozukluğundan yakınan bazı olgularda bu türden (organik-fonksiyonel) bir ayırım oldukça güç olmakta ve değişik disiplinlerde çalışan profesyoneller birbirlerinin yaptıklarından habersiz olduklarından, hastanın değerlendirilmesinde bütüncül bir yaklaşım sağlanamamaktadır. Böylelikle aynı birey ve çiftler psikolog/ psikiyatristler ile ürolog/androloglar arasında gidip gelmektedirler. Oysa önemli olan kime veya nereye başvurulduğu değil, başvuruyu izleyerek bu birey ve çiftlere nasıl yardımcı olunduğudur. Gelişmeler önümüzdeki yıllarda cinsel işlev bozukluklarının değerlendirme ve tedavisinde yer alan değişik disiplinler arasında daha iyi bir işbirliğinin gerekliliğine işaret etmektedir. Cinsel işlev bozuklukları alanında çalışan değişik disiplinlerden profesyonellerin temel hedeflerinden biri çeşitli cinsel sorunlardan yakınan birey ve çiftlere yönelik standart bir değerlendirme konusunda fikir birliği oluşturmak olmalıdır. Ancak böylesi bir standart değerlendirme sonucunda cinsel işlev bozuklukları olan birey ve çiftlere en çok yararlanacakları disiplin ve tedavi yaklaşımını göstermek mümkün olabilir. Öykü ve mevcut değerlendirme yöntemlerinin tümünün (Doppler ultrasonografi, vizuel seksüel stimülasyon, nokturnal penil, tumesans gibi) kullanılmasına karşın, erektil işlev bozukluklarından yakınan olguların %17sinde kesin bir ayırıcı tanının yapılamaması, disiplinler arası işbirliğinin önemini daha da çok ortaya koymaktadır. Kaldı ki pekçok olguda organik ve fonksiyonel etkenler birlikte rol oynamakta, bazı olgularda organik ya da fonksiyonel etkenler yalnız başlarına mevcut patolojiyi açıklamakta yetersiz kalmakta, ancak birlikte düşünüldüklerinde açıklayıcı olabilmektedirler.
.: Process List